Paylaş Facebook Facebook Facebook
20 Eylül 2019 Cuma

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Mersin’de Hazreti Mikdat Camii’nde hutbe irad etti

 

  • Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Mersin’de Hazreti Mikdat Camii’nde hutbe irad etti
  • Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Mersin’de Hazreti Mikdat Camii’nde hutbe irad etti
  • Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Mersin’de Hazreti Mikdat Camii’nde hutbe irad etti
  • Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Mersin’de Hazreti Mikdat Camii’nde hutbe irad etti
  • Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Mersin’de Hazreti Mikdat Camii’nde hutbe irad etti
  • Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Mersin’de Hazreti Mikdat Camii’nde hutbe irad etti
  • Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Mersin’de Hazreti Mikdat Camii’nde hutbe irad etti
  • Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Mersin’de Hazreti Mikdat Camii’nde hutbe irad etti
  • Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Mersin’de Hazreti Mikdat Camii’nde hutbe irad etti
  • Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Mersin’de Hazreti Mikdat Camii’nde hutbe irad etti
  • Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Mersin’de Hazreti Mikdat Camii’nde hutbe irad etti
  • Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Mersin’de Hazreti Mikdat Camii’nde hutbe irad etti
  • Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Mersin’de Hazreti Mikdat Camii’nde hutbe irad etti
  • Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Mersin’de Hazreti Mikdat Camii’nde hutbe irad etti

 

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Mersin’de Hazreti Mikdat Camii’nde hutbe irad etti, Cuma namazı kıldırdı.

Cumanız Mübarek Olsun Aziz Kardeşlerim!

Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: “Rahmân’ın has kulları o kimselerdir ki, yeryüzünde tevazu ile yürürler…" Rabbimiz burada mütevazi olmanın, tevazunun kulları için ne kadar önemli olduğunu bizlere hatırlatmaktadır.

Efendimiz (s.a.s.) ise hadis-i şeriflerinde tevazu konusunda bütün insanlığı şöyle uyarmaktadır: “Kim Allah için huşûundan dolayı tevazu gösterirse, Allah onu kıyamet gününde yüceltir. Her kim kibrinden dolayı böbürlenirse Allah da onu kıyamet gününde alçaltır.”

Kardeşlerim!

Kamil bir imanın hayatımızdaki en büyük tezahürü, salih amelle birlikte güzel ahlak sahibi olmaktır. Zira güzel ahlak, dünyamızı aydınlatan ve ahiretimizi cennete çeviren en kıymetli sermayemizdir. Bizler, sonu cennet olan bir hayatın ancak güzel ahlakla tamamlanacağına inanırız. Rabbimiz katında bizleri yüceltecek olan bu ahlaki güzelliklerin başında ise tevazu gelmektedir.

Tevazu, alçakgönüllü olmaktır. Kendini beğenmişlikten ve böbürlenmekten uzak durmaktır. Gurur ve kibirden arınmış bir hayatı benimsemektir. Yaratılmış her bir canlıya saygı, şefkat ve merhamet göstermek, kibar davranmaktır. Her konuda üsve-i hasene olan, en güzel örnek olan Allahrasülü efendimiz tevazu konusunda da örnek olmuş, bulunduğu bir ortamda kendisini tanımak için gelen yabancı birisi oturanlar içerisinde onu tanımaya çalışmış,  ‘Hanginiz Hazreti Muhammed Mustafa’ diye sormak zorunda kalmıştır.

Kıymetli Müminler

Biz müminler, tevazuu Peygamber Efendimizden öğrendik. O, daima sade bir hayat sürdü. İnsana, insan olduğu için değer verdi. Mütevazı olmanın, cennet ehlinin özelliklerinden biri olduğunu bildirdi. Müslüman bir kardeşimizi küçük görmenin kötülük olarak bizlere yeteceğini hatırlattı. Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.s) bir hadis-i şeriflerinde tevazu sahibi olmanın insanı Allah katında yücelten bir vasıf olduğunu bizlere şöyle haber vermiştir: “…Allah, bir kulun hoşgörülü olması sebebiyle izzetini artırır, Allah için tevazu gösteren kişiyi ise yüceltir.”

Kardeşlerim!

Sevgili Peygamberimizi kendisine örnek alan mütevazı bir mümin, bütün nimetlerin asıl sahibinin Yüce Rabbimiz olduğunun bilinci içerisindedir. Sahip olduğu her bir nimetin aynı zamanda kendisinin bir imtihanı olduğunun farkındadır. Mümin, elindeki bütün imkânları Allah’ın rızasını kazanmak için seferber eder. Yaratılış gayemiz zaten bütün bu nimetlere karşı tabi tutulduğumuz imtihanı kazanabiliyor muyuz, yoksa kazanamıyor muyuz bunun denenmesi içindir. Mülk Suresini hatırlayınız, “Allah ölümü de, hayatı da sizi imtihan etmek için yarattı. Bakalım hanginiz Allah katında daha güzel işler yapıyorsunuz”, bunu ölçmek için varsınız, varız hepimiz. Rabbim bu imtihanı kazananlardan eylesin hepimizi.

Kardeşlerim!

Makam ve mevkii, şöhret ve zenginliği ne olursa olsun kendini diğer insanlardan farklı bir konumda görmemesi gerekir bir Müslümanın. Allah katında üstünlüğün ancak takvada olduğuna inanması gerekir bir mü’minin.  İslam, bir yandan müminin ruhuna alçak gönüllü olmayı nakşederken, diğer taraftan kibirden, gururdan uzaklaşmasını hedefler. Çünkü kibir, Peygamberimizin ifadesiyle “Hakikati inkâr etmek ve insanları küçük görmektir.”

Kibirli insan, dünyanın kendi etrafında döndüğünü zanneder. İnsanları küçümseyerek onlardan yüz çevirir. Oysa mümin, hangi sebeple olursa olsun hiç kimseyi hakir görmemelidir, hor görmemelidir. Nitekim Resûl-i Ekrem (s.a.s) bu konuda bizleri şöyle uyarmaktadır: “Allah bana, mütevazı olup birbirinize karşı övünmemenizi ve birbirinize karşı haddi aşan davranışlarda bulunmamanızı vahyetti.”

Aziz Kardeşlerim !

Mümin, her işinde olduğu gibi tevazuda da aşırıya kaçmaz. Zira mümin, tevazu içinde bir hayat yaşamakla yükümlü olduğu kadar kendisinin ve Müslüman kardeşlerinin şeref ve haysiyetini korumakla da görevlidir. O, müminleri hakir görenlere karşı asil ve vakur duruşunu muhafaza eder. Müslümanların şeref ve izzetini korumak için var gücüyle çalışır. Yüce Rabbimizin “Muhammed, Allah’ın Resûlü’dür. Onunla beraber olanlar, inkârcılara karşı kararlı, vakur ve tavizsiz, birbirlerine karşı da merhametlidirler...” buyurduğuna gönülden bağlıdır mü’min olan insan.

Aziz Kardeşlerim !

Hayatımızın her alanında tevazuyu kuşanmamız gerekir. Hiç kimseyi lütfen incitmeyelim. Fani dünyanın geçici heveslerine aldanarak birbirimizi üzmeyelim. Dünyamızı zindana, ahiretimizi cehenneme çevirecek olan kibirden, gururdan ve riyadan sakınalım. İnsanları küçümseyerek onlara surat asmayalım.

Zira Allah Resulü Efendimiz buyuruyor ki; “Senin, bir Müslüman kardeşinin yüzüne gülümseyerek, mütebessim bir veçhe ile bakman, kendin için bir sadakadır” buyuruyor. Ne kolay sadaka kazanmak; bir gülümsemek, bir tebessüm yeter. Bu açıdan çocuklarımıza karşı, eşimize, dostumuza karşı yüzümüz hiç asık olmasın. Hep mütebessim bir vecheye sahip olalım, gülümseyerek bakalım. Gönlümüzden kardeşliğimizi, muhabbetimizi insanlara gösterelim. Gönlümüzden geldiği gibi onlara davranalım. Yeryüzünde böbürlenerek yürümeyelim. Unutmayalım ki Yüce Rabbimiz, kibirlenen ve kendisiyle övünen kulları sevmez. Rabbim her birimizi tevazu içerisinde olan, vakur davranışından taviz vermeyen, kardeşlerini seven, büyüklerine saygı gösteren, küçüklerine sevgi gösteren kullarından eylesin.