“9. Uluslararası Hafızlık ve Kur’an-ı Kerim’i Güzel Okuma Yarışması” ödül töreni, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş’ın katılımıyla Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde gerçekleşti.
Programın düzenlenmesinden duyduğu memnuniyeti dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanlığına teşekkür etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hz. Muhammed’in (s.a.s.) bir hadisinde, “Kur’an-ı ezberleyip okuyan kişi Allah katında seçkin meleklerle birlikte olacaktır. Kur’an-ı zorlanarak da olsa devamlı okumaya çalışan kişiye iki kat ecir vardır.” dediğini, bir başka hadisinde “Kur’an-ı öğrenin, onu okuyun ve okutun. Kur’an-ı öğrenen, okuyan ve gereğini yapan kimse her tarafa koku yayan misk dolu bir kaba benzer. Kur’an-ı öğrendiği halde onu okumayan ve okutmayan yatıp uyuyan kimse ise ağzı bağlı bir misk kabına benzer.” ifadeleriyle Kur’an öğrencilerini müjdelediğini anlattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Zümer suresinde sözlerin en güzeli olarak tarif edilen Kur’an-ı Kerim’i hakkıyla okuyan, öğrenen, öğreten, hatmeden, hıfzeden ve hayatının her safhasını tatbik eden müminler olmayı Mevla bizlere nasip eylesin. Rabbim sizlerden de razı olsun, ecrinizi artırsın diye dua ediyorum.” ifadelerini kullandı.
“Zorlu bir süreci hep birlikte tecrübe ediyoruz”
İslam aleminin bugün geçmişte hiç olmadığı kadar derin bir sarsıntıdan, çetin bir sınavdan, adeta bir varlık yokluk imtihanından geçtiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kitabullah’a sımsıkı tutunmamız, Allah’ın ipine dört elle sarılmamız, Peygamber Efendimizin (s.a.s.) sünnetini kendimize rehber edinmemiz gereken zorlu bir süreci hep birlikte tecrübe ediyoruz.” dedi.
İsrail’in on yıllardır işgal ettiği, bir yılı aşkın süredir de tüm dünyanın gözleri önünde soykırım uyguladığı Gazze ve Filistin toprakları başta olmak üzere, İslam coğrafyasının önemli bir bölümünün bugün ne yazık ki istikrarsızlıkla, çatışmayla, savaşla, yoklukla ve zulümle boğuştuğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Çoğu çocuk ve kadın, 50 bin masum insanın vahşice katledildiği, bir avuç toprak parçasına hapsedilmiş 2 milyon kişinin üzerlerine sürekli bomba yağdırıldığı, insanlık adına, medeniyet adına utanç verici günler yaşıyoruz. 7 Ekim 2023’ten beri şahit olduğumuz, cinnet halini anlatmaya kelimeler yetmiyor. Katliam kadar acı olan bir başka gerçek, yıllardır bize adres gösterilen kurum ve kuruluşların içine düştüğü acizliktir. Siyonist hezeyanlarla gözü dönmüş İsrail hükümeti sadece Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyini değil görevi, barışı, insan haklarını, basın özgürlüğünü, demokrasiyi korumak olan tüm yapıları esir almıştır.”
“Medeniyet dediklerinin tek dişi kalmış bir canavar olduğunu hep beraber gördük, görüyoruz”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Filistin’de 13 aydır çocukların soykırıma uğradığını, keskin nişancıların 2-3 yaşındaki bebekleri hedef tahtası olarak kullandığını, canlı yayında gazetecilerin kurşunlarla öldürüldüğünü ifade ederek, şunları kaydetti:
“Daha bunun gibi insanı insanlığından utandıran nice cinayetler işleniyor. Ama bünyesinde 10 binlerce personelin çalıştığı, milyarlarca dolarlık bütçeleri olan uluslararası kurumlardan hiçbir itiraz gelmiyor. Netanyahu denilen insanlık düşmanını durduracak, katliam şebekesinden hesap soracak etkili, caydırıcı herhangi bir adım atılmıyor. Bu, insanlığın tükenişidir. Bu, uluslararası hukukun yerini artık orman kanunlarının aldığının ilanıdır. Bu, ikinci dünya savaşı sonrası kurulan küresel sistemin kendi kendini feshettiğinin en somut göstergesidir. Burada şunu açık açık söylemek isterim, Gazze soykırımı dünyadaki tüm maskeleri indirmiştir. İsrail yönetiminin hukuk tanımazlığı, Batı’nın on yıllardır savunduğunu iddia ettiği değerlerin içinin tamamen boş olduğunu bizlere tekrar hatırlatmıştır. Medeniyet dediklerinin tek dişi kalmış bir canavar olduğunu hep beraber gördük, görüyoruz.
Yüreğim parçalanarak şu gerçeği de ifade etmek mecburiyetindeyim. Nüfusu 2 milyara yaklaşan İslam dünyası olarak maalesef Gazze’de ve Lübnan’da başarılı bir sınav veremedik. Siyonist rejimin ölüm makinasında 50 bin kardeşimizin kıyılmasına engel olamadık. Toprağın üzerinde şerefsizce yaşamaktansa toprağın altında şerefimle yatarım diyerek kanının son damlasına kadar vatanlarını savunan Filistinli yiğitlere hak ettikleri şekilde sahip çıkamadık.”
Gazze halkının, Gazzeli müminlerin, işgalciler karşısında kahramanca, “Bedr’in aslanları” ve Çanakkale’yi geçilmez kılan istiklal aşıkları gibi direndiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gazze ve Filistin’in sadece kendi onurları için değil, aynı zamanda tüm Müslümanlar ve tüm insanlık için yiğitçe direndiğini vurguladı.
“Bizler öte dünyada yaptıklarımız kadar yapmadıklarımızın da hesabını vermekle mükellefiz”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
“Birkaç ülke dışında, üzülerek söylüyorum, İslam dünyasından güçlü bir tepki yükselmiyor. Bu dağınıklığın da tarihe kaydedildiği unutulmamalıdır. Bizler öte dünyada yaptıklarımız kadar yapmadıklarımızın da hesabını vermekle mükellefiz. Müslümanların üzerine serpilmiş ölü toprağı hakkında başımızı iki elimizin arasına alıp, hepimizin mutlaka tefekkür etmesi gerektiğine inanıyorum.
Bu cendereden kurtulup, feraha ve selamete ulaşmamızın yegane yolu, hiç şüphesiz Kur’an’a ve sünnete bağlılıktan geçmektedir. Nur dağına inen ilk vahiyden, Resul-i Ekrem’in Veda Hutbesi’ne kadar bizlere güç ve iman veren, ümit ve cesaret aşılayan, darıdünyaya niçin geldiğimizi hatırlatan asli kaynaklarımıza dönmek, kendimizi bu mizan üzere sigaya çekmek zorundayız. Ecdadın asırlar boyunca yaptığı gibi fikrimizi, zikrimizi, hayatımızı, Kur’an ve sünnetin ışığıyla nurlandırmak, tüm yaşamımızı Ümmet-i Muhammed’e yaraşır şekilde yeniden kurmak, kurgulamak, geliştirmek durumundayız.”
“Kucağında Kur’an-ı Kerim ile şehit olan çocuklara borcumuz var”
“Karanlıkları ancak İslam’ın nuruyla aydınlığa kavuşturacak, onun koruyucu ve kapsayıcı zırhını kuşanarak ruh köklerimizi İslam’la yeşeren toprakların gürül gürül akan ırmaklarıyla yeni baştan Allah’ın izniyle buluşturacağız” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Çünkü bizim Gazze’de yerle bir edilen evinin yıkıntıları içinde elinde tespih, kucağında Kur’an-ı Kerim ile şehit olan çocuklara borcumuz var. Kaldıkları çadırlarda siyonist canilerin bombalarıyla diri diri yanarak şehadete eren kardeşlerimize karşı sorumluluklarımız var. Zalime meydan okuyan, zulme boyun eğmeyen bu ümmetin vakar abidesi evlatlarına, kahramanlarına verdiğimiz sözümüz var.
Afrika’nın en ücra köşelerinde ellerini semaya kaldırmış, yüzlerini Türkiye’ye dönmüş kardeşlerimize karşı mesuliyetlerimiz var. Dünyanın dört bir yanında hayatta kalma mücadelesi veren mazlumların, mağdurların, gariplerin bizlerden, sizlerden, Türkiye’den ve bu ümmetten ümidi var. Bu ümitleri boşa çıkaramayız. Kardeşlerimizi, özellikle verdiğimiz sözü unutmayacağız, sırtımızı da onlara dönmeyeceğiz. Unutmayın, biz birbirimize emanet edilmiş kardeşleriz. Elimizle, dilimizle, buna gücümüz yetmiyorsa kalbimizle, dualarımızla kardeşlerimizin yanında olmalıyız.”
“İnsanlığın daha fazla dibe vurmaması için harekete geçmemiz şarttır”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kış mevsiminin kapıyı çalmak üzere olduğuna dikkati çekerek, Gazze ve Lübnan başta olmak üzere savaşın bütün yükünü taşıyanlar için bu kışın her zamankinden daha ağır geçeceğini dile getirdi.
İsrail hükümetinin bombalarla, füzelerle kıramadığı direnişi, aç, susuz, gıdasız, ilaçsız bırakarak kırmayı deneyeceğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
“İnsani yardımların geçişine izin vermeyerek, Filistin’in başı dik evlatlarına diz çöktürmeye çalışacak. Nazilerin toplama kamplarını aratmayan koşullarda yaşamaya mahkum ettiği 2 milyon insana bu kış boyunca her türlü kötülüğü yapacak. İnsanlığın daha fazla dibe vurmaması için harekete geçmemiz şarttır. Kardeşlerimizi bu haydutluk karşısında yalnız ve çaresiz bırakamayız. Başta yardımsever milletim olmak üzere kalbi Filistin ve Lübnan için atan tüm insanları mazlumlara el uzatmaya davet ediyorum. Rabbim Gazze, Batı Şeria ve Lübnan’daki biçarelerin yardımcısı olsun. Rabbim bizlere bu insanlık imtihanını alnımızın akıyla vermeyi nasip etsin.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 9. Uluslararası Hafızlık ve Kur’an-ı Kerim’i Güzel Okuma Yarışması’nda dereceye girenleri yürekten tebrik ettiğini belirterek, jürideki hocalara ve yarışmanın gerçekleşmesinde emeği geçenlere teşekkürlerini iletti.
Başkan Erbaş: “Kur’an-ı Kerim’i okumak, dinlemek ibadettir”
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş ise konuşmasında, Başkanlığın Türkiye’de ve İslam coğrafyasında Kur’an-ı Kerim’in ezberlenmesi ve güzel okunmasının yaygınlaşmasını sağlamak amacıyla “Uluslararası Hafızlık ve Kur’an-ı Kerim’i Güzel Okuma Yarışmaları” düzenlediğini belirtti.
İslam ülkeleri arasında birlik, beraberlik, kardeşlik ve dayanışmayı güçlendirmek gibi yüce bir amaca hizmet eden yarışmaların, bu yıl Şanlıurfa’da gerçekleştirildiğini söyleyen Başkan Erbaş, “54 ülkeden yarışmaya katılarak Kur’an’ın tilavetiyle gönüllerimize inşirah veren değerli Kur’an ehli 94 hafız kardeşimiz ön elemeye katıldı. 35 ülkeden 41’i ön elemeyi geçip Şanlıurfa’da yapılan yarışmaya katıldı.” dedi.
“Kur’an-ı Kerim zihinleri ve kalpleri imar eden, toplumları ıslah eden kitaptır”
Başkan Erbaş, yarışmada dereceye girenleri tebrik ederek, “Kur’an-ı Kerim’i okumak, dinlemek ibadettir. Ancak, onu sadece güzel bir sesle okunması gereken kitap olarak göremeyiz. Zira Kur’an, sözümüzden özümüze, düşüncemizden duygu ve davranışlarımıza kadar hayatımızın her alanına yön vermesi gereken ilahi bir rehberdir. Kur’an-ı Kerim; zihinleri ve kalpleri imar eden, toplumları ıslah eden ilim, irfan ve hikmet yüklü bir kitaptır. İnsana varoluş gayesini öğreten bir hakikat menbaı, tertemiz bir hayatın nasıl yaşanacağını gösteren bir hidayet kılavuzudur. Kur’an-ı Kerim’i güzel seslerimizle insanlara ulaştırırken, onun hayat veren ilkelerini, hakikatlerini ve mesajlarını da gönüllere nakşetmeliyiz. İnsanlığın buna ihtiyacı var.” diye konuştu.
Diyanet İşleri Başkanlığının Türkiye’de ve dünyanın pek çok noktasında Kur’an ve din hizmetlerini en iyi şekilde yerine getirmenin gayreti içerisinde olduğuna dikkati çeken Başkan Erbaş, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Her yaştan kardeşimizin Kur’an-ı Kerim’i okuyup anlaması için 4-6 yaş ve 7-10 yaş Kur’an kurslarımızda 250 bin çocuğumuz eğitim alıyor. Hafızlık ve ihtiyaç odaklı Kur’an kurslarında 600 bin civarında öğrencimiz var. Yaz Kur’an kurslarımızda 3 milyon civarında öğrencimiz var. Camilerimiz başta olmak üzere aile ve dini rehberlik merkezlerimizde, gençlik merkezlerimizde, kredi ve yurtlar kurumunun tüm yurtlarında, özel yurtlarda, cezaevlerinde, sevgi evlerinde ve hastanelerde hem eğitim hem de rehberlik hizmetleri gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Kur’an bilmeyenlere Kur’an öğretmeye çalışıyoruz. Yegane derdimiz Kur’an-ı Kerim’in lafız ve manasını daha fazla insanımıza ulaştırmak.”
Başkan Erbaş, Kur’an eğitim merkezleri kurduklarını da belirterek, “Tamamı hafız olan ortaokul mezunlarımızı Milli Eğitim Bakanlığı liselere yerleştirme başarı puanlarına göre seçip, 4 yıllık İslami ilimler Kur’an eğitim merkezlerimize kaydediyoruz. Milli Eğitim Bakanlığı da öğrencilerimizi bir imam hatip lisesine kaydediyor. Çift kanatlı bir eğitimle yatılı olarak bu hafızlarımız eğitim alıyor. İlk açtığımız okulumuz Rize Kur’an Eğitim Merkezimiz oldu. Entegre oldukları okul da Güneysu Kaptan Ahmet Erdoğan İmam Hatip Lisesidir.” ifadelerini kullandı.
Bu yıl Rize, Ankara, İstanbul ve Bursa’da toplam 4 dört Kur'an Eğitim Merkezi daha açtıklarını dile getiren Başkan Erbaş, önümüzdeki yıl 16 merkezin daha açılacağı bilgisini verdi.
Programda Cumhurbaşkanı Erdoğan yarışmada dereceye girenlere ödüllerini takdim ederek, hatıra fotoğrafı çektirdi.
9. Uluslararası Hafızlık ve Kur’an-ı Kerim’i Güzel Okuma Yarışmasında ödüle layık görülen isimler şunlar;
Hafızlık Yarışması’nda birinci Bangladeş’ten Muaz Mahmud, ikinci İran’dan Milad Asheghi Khasraghı, üçüncü Malezya’dan Muhammed Daniel Haziq Bin Haswadi oldu.
Kur’an-ı Kerim’i Güzel Okuma Yarışması’nda, Türkiye’den Muhammed Sizcan birinci olurken, ikinci İran’dan Seyedparsa Angoshtan, Afganistan’dan Abdul Rab Ayoubi ise üçüncü oldu.