“İnsanlığın devasa meselelerini çözme noktasında Kur’an ve sünnet en büyük imkanımızdır”

“İnsanlığın devasa meselelerini çözme noktasında Kur’an ve sünnet en büyük imkanımızdır”

2 Ekim 2024 Çarşamba

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, “Geçmişte olduğu gibi günümüzde de gelecekte de insanlığın devasa meselelerini çözme noktasında ezeli bilginin yeryüzüne tecellisi olan Kur’an ve sünnet en büyük imkanımızdır.” dedi.

“İnsanlığın devasa meselelerini çözme noktasında Kur’an ve sünnet en büyük imkanımızdır”

“İnsanlığın devasa meselelerini çözme noktasında Kur’an ve sünnet en büyük imkanımızdır”

“İnsanlığın devasa meselelerini çözme noktasında Kur’an ve sünnet en büyük imkanımızdır”

“İnsanlığın devasa meselelerini çözme noktasında Kur’an ve sünnet en büyük imkanımızdır”

“İnsanlığın devasa meselelerini çözme noktasında Kur’an ve sünnet en büyük imkanımızdır”

“İnsanlığın devasa meselelerini çözme noktasında Kur’an ve sünnet en büyük imkanımızdır”

“İnsanlığın devasa meselelerini çözme noktasında Kur’an ve sünnet en büyük imkanımızdır”

“İnsanlığın devasa meselelerini çözme noktasında Kur’an ve sünnet en büyük imkanımızdır”

“İnsanlığın devasa meselelerini çözme noktasında Kur’an ve sünnet en büyük imkanımızdır”

“İnsanlığın devasa meselelerini çözme noktasında Kur’an ve sünnet en büyük imkanımızdır”

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Kazakistan’ın başkenti Astana’da bulunan L.N. Gumilev Avrasya Milli Üniversitesi’nde öğrencilere “Gençler ve İlim” başlıklı konferans verdi.

Buradaki konuşmasında, bu toprakların, ilim ve irfan membaı, gönül insanlarının vatanı olduğunu belirten Başkan Erbaş, “Büyük mutasavvıf ve şair ‘Pir-i Türkistan’ Hoca Ahmet Yesevi’nin bu topraklarda yakmış olduğu meşale, Horasan’a, Anadolu’ya, Balkanlar’a ve tüm dünyaya yayılmıştır. Onun İslam’ın hikmet deryasından derlediği mesajları, dilden dile nesilden nesile örneklik teşkil etmiş, insanların doğruya güzele ve iyiye ulaşmalarında bir kılavuz olmuştur.” dedi.

“Müslümanlar Kur’an ve sünneti esas alarak eşsiz bir medeniyet inşa etmişlerdir”

Başkan Erbaş, bilginin büyük bir imkan ve büyük bir güç olduğunu dile getirerek, “İslam medeniyeti bir bilgi ve bilim medeniyetidir. Okumayı, anlamayı, aklını kullanmayı, bilgiye sahip olmayı emreden ve tavsiye eden pek çok ayet-i kerime ve hadis-i şerifin varlığını hepimiz biliyoruz. Peygamber Efendimiz de (s.a.s) ilim talebinin her Müslümana farz olduğunu bildirmiş ve Müslümanları hakikati araştırmaya, bilmeye ve öğrenmeye teşvik etmiştir. Bu inanç ve azimle Müslümanlar, bilginin ezeli kaynağı olan Allah’ın kelamını ve Rasulünün (s.a.s.) sünnetini esas alarak ideal bir hayat, huzurlu bir toplum ve eşsiz bir medeniyet inşa etmişlerdir.” diye konuştu.

“Müslümanlar 7 asır boyunca tarihe yön veren buluşlar gerçekleştirmişlerdir”

Müslüman alimlerin 7 asır boyunca ilmin bütün alanlarında insanlığın inkişafına öncülük ettiğine işaret eden Başkan Erbaş, “Müslümanlar, başta dini ilimler olmak üzere fıkıh, tefsir, hadis, kelam, tasavvuf, mantık, matematik, tıp, felsefe, fizik, kimya, astronomi gibi ilmin bütün dallarında büyük bir müktesebat oluşturmuştur. Binlerce eser telif etmişler ve tarihe yön veren buluşlar gerçekleştirmişlerdir. Bu topraklardan Endülüs’e, doğudan batıya, kuzeyden güneye İslam coğrafyasında çok zengin bir ilim, kültür ve sanat mirası bırakmışlardır. Bizim için en büyük miras atalarımızın, ecdadımızın, alimlerimizin bizlere bırakmış olduğu ilmi miraslardır.” ifadelerini kullandı.

“Kur’an, dünya ve ahiret huzurunu temin etmeyi hedeflemektedir”

Başkan Erbaş, “İslam’da bilgi edinmenin ana gayesi, Allah’ı tanıyıp kulluk etmek, insanlara faydalı olmak ve yeryüzünü imar etmektir. Allah’ın son ve evrensel mesajı Kur’an-ı Kerim; insanın kendisiyle, Rabbiyle, toplumla, çevreyle ve bütün varlık alemiyle ilişkisini en ideal düzeyde belirleyen ilkeleri açıklayarak onun dünya ve ahiret huzurunu temin etmeyi hedeflemektedir.” şeklinde konuştu.

“Kendi egemenliklerini devam ettirebilmek için diğer toplumların cahil kalmasını zorunlu görüyorlar”

Bilgi üretmeyenlerin kendilerine sunulan bilginin takipçisi ve mahkumu olmaya mecbur olduğunu söyleyen Başkan Erbaş, şöyle konuştu:

“Maalesef günümüz İslam dünyası, bilim, teknik, tıp, sosyal bilimler, dahası ilahiyat alanında bilgi üretme, bilgiyi güncelleme, değere dönüştürme ve hayata kılavuz yapma konusunda, zamanın gerisinde kalmıştır. Doğru ve sahih bilgi zeminini kaybettiğimizde, bilgi üretmeyi ve geliştirmeyi ihmal ettiğimizde; sağlıklı düşünme, sorunları tespit etme ve çözüm üretme imkanını da kaybediyoruz.

Bugün dünyayı yöneten ve mevcut gidişattan memnun olan bir avuç azınlık, kendi egemenliklerini devam ettirebilmek için diğer toplumların cahil kalmasını zorunlu görmektedirler. Bu yüzden onları bilgiden, bilimden ve bilinçten uzaklaştırmak için küresel boyutta algı operasyonları ve sanal gündemlerle meşgul etmektedirler.”

“Son asırda İslam coğrafyasının inanç dünyasına yönelik ciddi müdahaleler yapılıyor”

Başkan Erbaş, İslam dünyasında dinin doğru anlaşılmaması gibi temel bir sorunun olduğunun altını çizerek, sözlerine şöyle devam etti:

“Ümmet coğrafyasının siyasal, kültürel, ekonomik, askeri açıdan küresel müdahalelere maruz kaldığını hepimiz biliyoruz. Ancak, bütün bunların ötesinde özellikle son asır boyunca İslam coğrafyasının inanç dünyasına, medeniyet değerlerine, ümmetin ortak zeminine ve algısına yönelik ciddi müdahalelerin varlığına şahit oluyoruz. Herkesin yaşama özgürlüğünü en mukaddes ve dokunulmaz hak olarak ilan eden İslam’ın muazzez kavramlarının, masum insanların hayatlarına kast eden terör örgütleri tarafından nasıl istismar edildiğini görüyoruz. Referansını dinden aldığını iddia ederek toplumda bozgunculuk yapan bir takım marjinal yapıların kendilerine taraftar bulabilmesi, İslam’ın hakkaniyet, adalet, merhamet ve ahlak ilkelerinden uzaklaşmanın, yanlış bir din ve Peygamber tasavvurunun acı bir neticesidir.”

Batı merkezli din anlayışlarının sonucu olarak neşet eden ve dünyayı etkileyen; deizm, nihilizm, ateizm ve benzeri akımların İslam coğrafyasında az da olsa karşılık bulması sorununun üzerinde durulması gereken hususlardan birisi olduğuna dikkati çeken Başkan Erbaş, bu sorunu tetikleyen en önemli olgunun, dinin yaşanan hayatla irtibatının zayıf olması, bireysel ve sosyal meselelere İslam adına doğru, gerçekçi ve pratik çözümlerin getirilememesinden kaynaklandığını söyledi.

“Müslümanlar imamesi kopan tespih taneleri gibi dağılmışlar”

Başkan Erbaş, İslam dünyasını yaralayan ve Müslüman gençliğin enerjisini heba eden diğer ciddi bir sorunun da mezhebi ve meşrebi farklılıkların tefrika ve kavga sebebine dönüşmesi olduğunu dile getirdi.

Bugün ümmetin vahdetinin önündeki en büyük engel ve Müslümanların en temel sorununun parçalanmışlıkları olduğunu belirten Başkan Erbaş, “Bir vücudun azaları gibi birbirine duyarlı, bir binanın tuğlaları gibi birbirine bağlı ve bir tarağın dişleri gibi yan yana olması gereken Müslümanlar maalesef imamesi kopan tespih taneleri gibi dağılmışlardır. Coğrafi parçalanmışlık, zihinsel dağınıklığı da beraberinde getirmiştir. Medeniyet coğrafyamızda yaşananlar hepimizin gözü önündedir.” dedi.

“İktisadi, siyasi ve kültürel emperyalizm, İslam coğrafyasını ciddi şekilde örselemektedir”

Başkan Erbaş, Müslümanların kendi değerlerine yabancılaşması, hak, hukuk ve ahlak tanımaz insanların ellerini daha da güçlendirdiğini ifade ederek, “Bugün yeryüzünde açlığın, yoksulluğun, zulmün ve şiddetin büyük bir sorun olarak var olma nedeni; alın teri, emek ve hakça paylaşıma dayanmayan bir küresel hegemonyanın dünyayı kuşatmasıdır. Israrla sürdürdükleri dengesiz ve adaletsiz politikalardır. Bu anlamda bütün dünyayı cenderesine alan iktisadi, siyasi ve kültürel emperyalizm, maalesef İslam coğrafyasını da ciddi şekilde örselemektedir, etkilemektedir.” değerlendirmesinde bulundu.

“Başlıca düşmanın cehalet olduğunu kabul etmeliyiz”

Başkan Erbaş, “Bilgi ve bilincin karşısındaki en büyük düşman, vahdetin önündeki en büyük engel ve kısır çekişmelerin altında yatan en temel etken cehalettir. Hem Kur’an, sünnet ve medeniyet boyutuyla cehalettir, hem de İslam coğrafyasında oynanan oyunlar ve senaryolar konusunda cehalettir. Dolayısıyla yeniden bir uyanış ve dirilişin mümkün olabilmesi için bugün mücadele edilmesi gereken başlıca düşmanın cehalet olduğunu kabul etmemiz gerekmektedir.” diye konuştu.

“İslam’ın adalet ve merhamet anlayışını insanlığa taşımanın gayreti içerisinde olmalıyız”

Dünyada yaşanan sorunlar Müslümanları ümitsizliğe sürüklememesi gerektiğini vurgulayan Başkan Erbaş, “Bizler bütün sorunlarımızı çözebilecek inanca, irfana ve medeniyet birikimine sahibiz. Geçmişte olduğu gibi günümüzde de, gelecekte de insanlığın devasa meselelerini çözme noktasında ezeli bilginin yeryüzüne tecellisi olan Kur’an ve sünnet en büyük imkanımızdır. Dolayısıyla bizler, öncelikle kendi medeniyet köklerimize dönerek nesillerimizi sahih dini bilgiyle buluşturmalı ve bütün gayretimizi ümmetin vahdeti için teksif etmeliyiz. Çağımızın ve coğrafyamızın meselelerinin çözümünde inisiyatif almalı ve İslam’ın adalet ve merhamet anlayışını, hukuk ve ahlak ilkelerini bütün insanlığa taşımanın gayreti içerisinde olmalıyız. İşte o zaman, söz konusu bu karamsar tabloyu değiştirme imkanına kavuşmuş olacağız.” ifadelerini kullandı.

Başkan Erbaş’a “Kültegin Madalyası”

Konuşmasının ardından L.N. Gumilyov Avrasya Milli Üniversitesi Rektörü Erlan Sydykov tarafından Diyanet İşleri Başkanı Erbaş’a üniversitenin kültürel ve manevi alandaki gelişimine yapmış olduğu katkılarından dolayı “Kültegin Madalyası” takdim edildi.

Konferansa, Türkiye Cumhuriyeti Astana Büyükelçisi Mustafa Kapucu, akademisyenler ve çok sayıda öğrenci katıldı.