Paylaş Facebook Facebook Facebook
8 Aralık 2023 Cuma

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Rize’de hutbe irad etti

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Rize’de hutbe irad etti

 

  • Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Rize’de hutbe irad etti
  • Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Rize’de hutbe irad etti
  • Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Rize’de hutbe irad etti
  • Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Rize’de hutbe irad etti
  • Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Rize’de hutbe irad etti
  • Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Rize’de hutbe irad etti
  • Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Rize’de hutbe irad etti

 

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Rize Sahil Camii’nde hutbe irad etti, ardından Cuma namazı kıldırdı.

Cuma’nız mübarek olsun Aziz Kardeşlerim!

Bir gün Mescid-i Nebevi’de birkaç sahabi sohbet ediyordu. Cahiliyeden kalma bir anlayışla birbirlerine karşı ırkçılık ve kabilecilik yarışı içerisine girmişlerdi. İçlerinden biri Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in çok değer verdiği İran asıllı Selman-ı Farisi’ye imalı bir şekilde “Sen hangi kabiledensin, soyun nedir?” diye sordu. Bunun üzerine Selman (r.a), “Ben, İslam’ın oğlu Selman’ım.” dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü: “Ben yolumu kaybetmiştim; Allah, beni Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s) ile hidayete erdirdi. Ben fakirdim; Allah, beni Muhammed Mustafa (s.a.s) ile zenginleştirdi. Ben köleydim; Allah, beni Resulü ile özgürleştirdi.” Bu konuşmalara şahit olan Hz. Ömer, orada bulunanlara “Benim de soyumu öğrenmek ister misiniz?” diye sordu ve şöyle söyledi: “Ben de İslam’ın oğlu Ömer’im, İslam’ın oğlu Selman’ın kardeşiyim.”

Aziz Müslümanlar!

Nice ibretlerle dolu bu hadise, bize şunları öğretmektedir: Üstünlük ne soyda ne ırktadır. Gerçek üstünlük, Allah’a layıkıyla kul olmaktır. Hakiki izzet, İslam ile şeref bulmaktır. İslam nimetine bağlı kalmaktır. Asıl kardeşlik, ümmet bilinciyle hareket etmektir.

Kardeşlerim!

Ümmet-i Muhammed olmak, “Doğrusu ümmetiniz, tek bir ümmettir. Ben de sizin Rabbinizim. Öyleyse bana ibadet edin.” ayetine uyarak tevhide ve vahdete dayalı İslam inancına sarılmaktır. Zalimlere karşı birliğe, beraberliğe, vahdete dayalı iman kardeşliğini kuşanmaktır.

Peygamberimizin (s.a.s.) ümmeti olmak, “Siz, insanlar için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten men edersiniz ve Allah’a inanırsınız.” ayeti gereğince hakkın önderliğini, hakikatin rehberliğini yapmaktır. Adaleti ve iyiliği bütün insanlara ulaştırmak, zulmü ve kötülüğü ortadan kaldırmak için gayret göstermektir.

Aziz Kardeşlerim!

Allah Resulü Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s)’in ümmeti olmak, tek yürek yekvücut olmaktır. Mümin kardeşimizi düşmanın insafına terk etmemektir. Onu yalnız ve çaresiz bırakmamaktır. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.s) bu hakikati şu veciz hadis-i şerifiyle bütün insanlığa ilan etmektedir;  “Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu düşmana teslim etmez.” İşte Allah Resulünün (s.a.s.) hadisini hayatımızın her alanında şiar edinmek, hakiki ümmet olmanın göstergesidir.

Aziz Müslümanlar!

Birlik ve beraberlik içerisinde olması gereken ümmet, maalesef bugün parçalanmış durumdadır. Fitne, fesat ve tefrika ateşiyle yanmaktadır. “Hepiniz toptan Allah’ın ipine, Kur’an’a, İslam’a, Peygambere sarılınız, tefrikaya düşmeyiniz.” ayet-i kerimesini yeniden hayata geçirmemiz lazım. Dünyanın farklı bölgelerinde Müslümanlar, ayrımcılık, ötekileştirme ve türlü baskılara maruz kalmaktadır. Bunun sebebi bizim tefrika ve fitne yüzünden bir dağınıklık göstermiş olmamızdır. Bu da bizim düşmanlarımıza cesaret vermektedir.

Aziz Kardeşlerim!

Hak ve hukuk tanımayan zalimler, ümmet-i Muhammed’in bu dağınıklığından cesaret bulmaktadır. Kin ve nefretten beslenen caniler, dünyanın gözü önünde Müslümanlara hayasızca saldırmaktadır. Ümmetin sessizliğinden güç alan katiller, Filistin’de kadın, erkek, yaşlı, bebek ayrımı gözetmeksizin masumların üzerine zalimce bombalar yağdırmaktadır. Bununla da yetinmeyen insafsızlar, insani yardımlara dahi engel olmakta, mazlumları bir lokma ekmekten, bir yudum sudan mahrum bırakmaktadır. Sözde insan hakları savunucuları ise İslam beldelerindeki katliam ve soykırımlara göz yumarak, insani değerlerin ayaklar altına alınmasına ses çıkarmayarak zalimlere destek olmaktadır.

Öyleyse Aziz Kardeşlerim!

Her türlü ihtilafı ve farklılığı bir kenara bırakarak bütün dünya Müslümanları olarak tüm İslam alemine sesleniyorum; hepimiz aramızdaki ihtilafları, farklılıkları bir kenara bırakarak İslam kardeşliğinde birleşmemiz lazım. Tevhit bunu gerektirmektedir, vahdet bunu gerektirmektedir. İnancımız, ibadetlerimiz, ahlakımız, bütün söz ve davranışlarımızla dinimizi en güzel bir şekilde temsil edelim.

Ey Müslümanlar!                                                   

Ümmet olma bilincimizi her daim diri tutalım. İmanımızdan aldığımız gücümüzü, İslam’dan aldığımız izzetimizi, kardeşliğimizden aldığımız kuvvetimizi koruyalım, muhafaza edelim. İşte o zaman ümmet coğrafyamız, zalimlerin zulmünden, hainlerin ihanetinden kurtulacaktır. Garipler sevinecek, yetimlerin yüzü gülecek, çaresizler çare bulacaktır.

Hutbemi Allah Resulü (s.a.s)’in ümmet olma mesuliyetimizi hatırlatan şu hadis-i şerifiyle bitiriyorum: “Birbirinizle üstünlük yarışı içine girmeyin. Birbirinize haset etmeyin. Birbirinize kin beslemeyin. Birbirinize sırt çevirmeyin. Ey Allah’ın kulları! Kardeş olun!”