Mekke’de, Ülke Tv’nin canlı yayın konuğu olan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, hac ibadeti, Arafat hazırlıkları, Diyanet İşleri Başkanlığının hac hizmetlerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Ülke Tv ekranlarından Mekke’den canlı yayınlanan programa katıldı.
Hz. Peygamberin, “Hac Arafat’tır” buyurduğunu dile getiren Başkan Erbaş, “Biz de inşallah yarın öğleden sonra Arafat harekatını başlatacağız. 85 bin hacımızla yarın öğleden sonra Arafat yolculuğu başlayacak.” dedi.
85 bin hacının kısa bir süre içerisinde Arafat’a ulaşmasını temin etmek için hazırlıkları tamamladıklarını anlatan Başkan Erbaş, servis ekip başkanlarına telsizle hacı adaylarının Arafat’a taşınması talimatını verdiği anda Türk hacılarının Arafat yolculuğunun başlayacağını anlattı.
Arafat intikalinin ve hacıların kendi çadırlarına ulaşmasının, Diyanet görevlilerinin rehberliğinde olacağını söyleyen Başkan Erbaş, “Biz bütün personelimize mavi yelek giydiriyoruz. Başını sağa döndürdüğün zaman bir mavi yelekli, sola döndürdüğün zaman başka bir mavi yelekli görürsün. Tavaf esnasında, sa’y esnasında, yollarda, sokakta, garajlarda, otel önlerinde, nerede olursanız olun, mutlaka bizim mavi yelekli hocalarımız adeta ben buradayım diyor. Onlar büyük bir rehberlik göstererek otobüslerimizin, hacılarımızın Arafat’a intikalini sağlayacaklar inşallah.” diye konuştu.
“Hacılarımız, Arafat’ta saat 10’la 16 arasında çadırlarından dışarı çıkmasınlar”
Arafat’ta vakfe durulacağı gün hava sıcaklığının yüksek olacağı bilgisini paylaşan Başkan Erbaş, “Saat 10’la 16 arasında hacılarımızın çadırlarında kalmasını sağlamamız lazım. Dışarı çıkmamaları gerekiyor. Çadırlarımız soğutma sistemi ile hazırlanmış. İstiyoruz ki, dışarı çıkmasınlar, çadırlarda dualarını yapsınlar, namazlarını kılsınlar, nafile namazlar, kaza namazları, zikir, tefekkür, tezekkür, bu bir fırsattır. Bir insanın ömründe bir kere yaşayabileceği bir andır.” ifadelerini kullandı.
Suudi Arabistan Hac ve Umre Bakanlığının rehberliğinde disiplinli bir şekilde hacıları Arafat’a intikal ettireceklerini kaydeden Başkan Erbaş, hacıların Arafat’ta en güzel şekilde vakfelerini yapmaları için gayret ettiklerini belirtti.
Başkan Erbaş, Arafat’ın, Hz. Peygamberin Veda Hutbesi’ni okuduğu, evrensel mesajlarını verdiği yer olduğunu vurguladı.
Diyanet İşleri Başkanlığı olarak, 2023 yılında, “Hacılarına En Fazla Hizmet Çeşitliliği Sunan Hac Organizasyonu” ve 2024 yılında, “En Disiplinli Hac Organizasyonu” alanlarında birincilik ödülü aldıklarını kaydeden Başkan Erbaş, vatandaşların hac yolculuğu esnasındaki işlemlerini kısa bir sürede yapmalarını sağlayan “Mekke Yolu” projesinden memnun olduklarını dile getirdi.
“Diyanet Mekke Hastanesi, Türkiye’den gelen bütün vatandaşlarımıza hizmet veriyor”
Başkan Erbaş, Diyanet Mekke Hastanesi’nin tam teşekküllü olduğunu, Diyanet İşleri Başkanlığı ve yetkili acentalar organizasyonuyla hacca gelmiş tüm vatandaşlara ayrım yapmadan burada hizmet verdiklerini belirtti.
Başkan Erbaş, “Yatan hastalarımızı biz ambulanslarla Arafat’a taşıyoruz. Arafat’ta Sahra Hastanesi kuruyoruz. Orada doktorlar, hemşireler hastalarımızın başında. Hastalar yatarak Arafat vakfesine katılıyorlar. Arafat’tan sonra hacı oluyorlar ve tekrar ambulanslarla onları hastanemize taşıyoruz. Bu şekilde onlar da Arafat vakfelerini yapmış oluyorlar.” dedi.
Başkan Erbaş, çölyak hastası hacılar için ayrı mutfak kurarak onlara uygun yemek çıkarttıklarını anlattı.
“Ahiret bilincini çok canlı tutmalıyız”
İhramlarla Arafat’ta insanın adeta bir diriliş yaşadığını söyleyen Başkan Erbaş, şöyle konuştu:
“İhramlı olduğumuz zaman tefekkürden, tezekkürden, ibadetten uzak kalmayalım. Boş konuşmayalım. Konuştuğumuz zaman ağzımızdan, dilimizden çıkan her şey ya zikir olsun ya ibadet olsun. Arafat’ta ihramlı iken dedikodu, gıybet, bunlar ihrama zarar verir, bunlara çok dikkat etmek lazım. Özellikle bütün hacılarımızın dikkatini çekmek istediğim husus, ihramı bir kefen gibi düşünüp bundan sonra işte ahiret bilincine eğer bizi hazırlayabilirse işte haccın en önemli hikmeti de zaten ortaya çıkmış olur. Ahiret bilincini çok canlı tutmalıyız.
Peygamber Efendimiz, ‘Allah’a ve ahiret gününe inanan kimse ya hayır konuşsun ya da sussun.’ Bu hadis-i şerifi biz özellikle Arafat’ta uygulamalıyız. Ağzımızdan boş bir cümle çıkmasın. Ya ibadet halinde olalım ya namaz halinde olalım ya Kur’an okuyalım ya zikir yapalım, tefekkür edelim, ahireti, ölümü, ölüm sonrasını düşünelim. Üzerimizde iki parça örtü yani, işte biz netice itibariyle ahirete giderken kefen götüreceğiz. Kefenden başka götüreceğimiz ne var? İşte Arafat’ta yaptığımız ibadetler, dualar var. Ömrümüz boyunca yaptığımız ibadetler, iyilikler var. İyilikler insanı belli bir noktaya getirir, Allah’ın rızasına ulaştırır. İbadetler insana Allah’ın rızasına ulaştırır. Dolayısıyla bütün ibadetlerde olduğu gibi hac da işte bizim ahirete hazırlanmamıza vesile olan en önemli ibadetlerden birisidir.”
“Mekke, şehirlerin anasıdır”
Mekke’nin, ilk insan Hz. Adem’in yaşadığı yer olduğunu dile getiren Başkan Erbaş, “Hz. Adem ve Hz. Havva Validemiz Mekke’de yaşamışlardır. Cenab-ı Hak onları öyle takdir buyurmuş, Mekke’ye inmişlerdir. Peygamberlerden bir kısmı, Hz. İbrahim, Hz. İsmail, Hz. Hacer Validemiz, Mekki’dir, Mekkelilerdir. Kabe’nin inşa edicisi Hz. İbrahim'dir, Hz. İsmail’dir. Hz. İbrahim, Hz. İsmail çocuk yaşta iken, Hz. Hacer validemizle birlikte onları bırakıp uzak diyarlara gittiği zaman orada işte zemzem hatırası gündeme gelmiştir. Hz. Hacer Validemiz, Safa ile Merve arasında yavrusuna su aramak için koştururken Hz. İsmail’in Kabe’nin hemen elli metre kadar yakınında ayağını vurduğu yerden zemzem çıkmıştır. Beytullah'ı, zemzemiyle, Safa’sıyla, Merve’siyle, peygamberlerden kalan o izlerle ve Hz. Muhammed Mustafa’nın (s.a.s.) Kabe ile ilgili hatıralarıyla Mekke, Ümmü’l-Kura’dır, bütün şehirlerin anasıdır.” şeklinde konuştu.
“Kabe, birliğin ve beraberliğin sembolüdür”
Kabe’nin birlik ve beraberliğin sembolü olduğuna vurgu yapan Başkan Erbaş, “Kabe’nin en önemli yönlerinden birisi de, rengi, dili, mezhebi, kültürü farklı, farklılıkların tamamen yok olduğu, herkesin aynı yöne doğru, Kabe’yi kalbinin tarafına alarak adeta kalbim Kabe’ye yakın olsun diye belki dünyanın dönüşü istikametinde, birliğin, beraberliğin sembolüdür Kabe. Müminlerin bu kadar birlik ve beraberlik içerisinde dünyayı tamamen unuttukları ve her bir müminin Kabe’nin etrafında aynı yöne doğru yürüdükleri, aynı şeyleri düşündükleri, telaffuz ettikleri, Kabe’deki o birliği sağlama noktasında başka bir mekan yok dünyada. Bütün renkleri içinde toplayan Kabe’den, Mekke’den başka bir yer yok, insanlık tarihinde böyle bir yer yok. Dünyanın neresinde bir toplum varsa orada mutlaka bir Müslüman var. Dolayısıyla işte onların her birinin Kabe’de aynı ruhla, aynı mefkureyle, aynı hedefle, amaçla bir arada olabildiğini düşünebiliyor musunuz? Binlerce farklılık orada yok olup gidiyor, Kabe potasında vahdet haline geliyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Hacıların Türkiye’ye buradan götüreceği çok şey olduğuna işaret eden Başkan Erbaş, “Hz. Ebubekir’in sıdkı, Hz. Ömer’in adaleti, Hz. Osman’ın iffet anlayışı, Hz. Ali’nin cömertliği, şecaati var. Kadın hacılarımız için söylüyorum, Hz. Hatice’nin, Hz. Ayşe’nin, Hz. Fatıma’nın, onların iffet anlayışı, ilim anlayışı, nasıl örnek bir eş olunur anlayışı, bütün bunları Türkiye’ye götürelim ve ömrümüzün sonuna kadar da onları kendimize örnek alalım.” dedi.
Başkan Erbaş, “hacı” unvanını alan kişilerin insanlara örnek olması, rol model olması gerektiğine vurgu yaptı.
“Bayram, sıla-i rahim vazifelerimizi yerine getirebilmek için önemli bir fırsattır”
Ramazan ve Kurban Bayramı günlerinin, Müslümanlar için en mutlu ve en hayırlı günler olduğunu ifade eden Başkan Erbaş, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Tabi Kurban Bayram günlerinin biraz daha farklı olduğunu düşünüyorum. Çünkü kurbanlarımızı eda edeceğiz. Kurbanlarını eğer kendileri evlerinde eda etme imkanları olan kardeşlerimiz mutlaka evlerinde, bahçelerinde ya da uygun yerlerde eda etsinler. Çocukluğumda bayram namazından geldikten sonra rahmetli babam kurbanımızı eda ederdi, üçe bölerdik kurbanımızı. Üçte biri evimize, üçte biri akrabalarımıza, üçte biri de komşularımıza şekilde babam parçalardı. Bana verirdi, bir sepetin içerisinde gün boyu kurban etini komşulara, akrabalara dağıtarak geçirirdim. Bu, yetişme çağındaki bir çocukta öyle güzel ruhi bir gelişime vesile oluyor ki, burada dayanışma, yardımlaşma var, kurbanın hikmetinin ortaya çıkması var. Bunlara dikkat etmemiz lazım.
Bir de, özellikle bayram, sıla-i rahim vazifelerimizi yerine getirebilmek için önemli bir fırsattır. Bayramları tatil olarak değil, sıla-i rahim, akraba, komşu ziyareti, hele ana baba ziyareti, bunlar için bir fırsat olarak değerlendirelim. Buradan sizin vesilenizle bütün bizi dinleyen kardeşlerimizin, milletimizin, vatandaşlarımızın, tüm İslam aleminin Kurban Bayramlarını tebr