Mümin gönüllere huzur, kardeşlik ve paylaşma duyguları taşıyan, iman, itaat ve teslimiyet sembolü Kurban Bayramı’na kavuşmanın sevinç ve heyecanını yaşıyoruz.
Kurban, Rabbimize yaklaşma ve iyiye, güzele, hakikate ulaşma arayışıdır. Sevgi, vefa, sadakat ve fedakârlığın simgesidir. Yaratan’a karşı ihsan şuurunu, yaratılanlara karşı da isar ahlâkını pekiştiren ve bizlere sahip olduğumuz nimetleri inandığımız değerler uğruna feda edebilme iradesi kazandıran büyük bir ibadettir.
Bayramlar ise ailemiz, akrabalarımız, din kardeşlerimiz ve tüm insanlarla bağlarımızın güçlendiği; millet ve ümmet olma irademizin tezahürü olarak birlik, beraberlik, yardımlaşma ve dayanışma duygularımızın hayata egemen olduğu müstesna zaman dilimleridir.
Ayrıca Kurban Bayramı, İslam’ın temel ibadetlerinden biri olan haccın ifa edildiği, milyonlarca müminin Allah’a teslimiyetle Mekke’de bir araya geldiği mübarek bir zamandır. Ne var ki, bugün tüm dünyayı etkisi altına alan küresel salgın nedeniyle bu sene Mescid-i Haram, Arafat, Müzdelife ve haccın diğer mekânları mahzun kalmıştır. Büyük bir aşk ve heyecanla dünyanın her tarafından Müslümanları ortak bir değer etrafında bütünleştiren bir ibadetin eda edilememesi, kutsal beldelerin özlemiyle yanan gönülleri derinden üzmüştür. Bu sebeple bayramların birleştirici, teskin ve teselli edici özelliğine her zamankinden daha fazla ihtiyacımız vardır. İnsanlık olarak içerisinden geçtiğimiz bu zor süreçte bayramların hatırlattığı değerler ve hayatımıza kattığı güzellikler büyük bir nimet ve imkân olarak görülmelidir.
Şunu iftiharla ifade edeyim ki aziz milletimiz, geçmişten bugüne nice zorlukları sabır, sebat ve azimle aşmıştır. İşte, 86 yıllık hasretin ardından büyük fethin sembolü Ayasofya Cami-i Şerîfi’n yeniden ibadete açılması, milletimizin sarsılmaz imanı, tükenmez umudu ve kararlı duruşunun bir göstergesidir. Allah’ın yardımı, milletimizin azim ve kararlılığı ile yaşadığımız küresel sıkıntıları da aşacağımıza ve daha büyük bir huzur ve coşkuyla yaşayacağımız bayramlara kavuşacağımıza olan inancım tamdır.
Dolayısıyla her şeye rağmen bayramı tüm güzellikleriyle yaşamaya gayret etmeliyiz. Sıkıntı ve musibetler karşısında gerekli tedbir, tevekkül ve teslimiyet anlayışıyla hareket ederek dayanışma ve yardımlaşma bilincimizi daha da güçlendirmeliyiz. Her türlü ihmal ve gafletten sakınarak hem kendimiz hem de başkalarının sıhhat ve huzuru için gereken temizlik ve sağlık ilkelerine azami ölçüde riayet etmeliyiz. Hanelerimizin huzur ve selameti için aklımıza tedbiri, yüzümüze tebessümü, dilimize selamı ve yüreğimize muhabbeti nakşetmeliyiz. İlgi ve yardıma muhtaç yetim, garip, hasta, yaşlı ve kimsesizlerin kimsesi olup sıkıntılarını gidermek ve kederlerini sevince dönüştürmek için gayret etmeliyiz. Dünyanın birçok yerinde bayramı zulüm, baskı, terör, hastalık, açlık ve benzeri tehditler altında geçiren din kardeşlerimizin ızdıraplarını daha derinden duymalı; maddi ve manevi yardımlarımız ve dualarımızla onların yaralarını sarmak için daha çok çaba göstermeliyiz.
Bu duygu ve düşüncelerle aziz milletimizin ve tüm İslam âleminin Kurban Bayramı’nı tebrik ediyor; bayramın, tüm insanlığın sıkıntılardan kurtuluşuna, dünyanın barış ve huzuruna vesile olmasını Cenab-ı Hak’tan niyaz ediyorum.
Prof. Dr. Ali Erbaş
Diyanet İşleri Başkanı