“Sizin dostunuz ancak Allah’tır, Resûlüdür ve Allah’ın emirlerine boyun eğerek namazı kılan, zekâtı veren müminlerdir.” (Mâide, 5/55)
Muhterem Müslümanlar!
Yüce dinimiz İslam’ın hedefi, Kur’an ve sünnet çerçevesinde bir Müslüman kimliği inşa etmektir. Bu kimliği inşa ederken de İslam’ın temel ölçüsü, Allah Resûlü (s.a.s) ile hayat bulan ahlaki ilkelerdir. Bu ilkelerle vücut bulan İslam kültür ve medeniyetidir. Varlığımızı anlamlı kılan âdâb-ı muaşeret kurallarıdır. Dinimiz, bizi biz yapan bu evrensel değerlere sahip çıkmayı, öz benliğimizden uzaklaştıracak her türlü söz ve davranıştan kaçınmayı emreder.
Aziz Müminler!
Müslüman kimliğini oluşturan en yüce değer, yaratılış gayemizi hatırlatan, sorumluluklarımızı öğreten ve bizlere şahsiyet kazandıran imandır. Rabbimizin rızasını kazandıran ibadetler, huzur ve mutluluğun kaynağı güzel ahlaktır. Müslümanlar, kulluktan sosyal hayata, giyim kuşamdan yeme içmeye kadar her alanda bu değerlere sahip çıktığında inançlarını ve kültürlerini muhafaza etmişlerdir. Çağ kapatıp çağ açan medeniyetler kurmuşlar, ilim ve bilimde, kültür, sanat ve edebiyatta bütün insanlara önder ve örnek olmuşlardır. Ancak Müslümanlar, ne zaman kendi inanç ve değerlerinden uzaklaşıp yabancı kültürlerin etkisi altına girmişler, işte o zaman kimlik ve aidiyetlerini kaybetmişlerdir.
Kıymetli Müslümanlar!
Kimliğini muhafaza eden Müslüman’dan beklenen, İslam’ın şiarına, yani İslam’ın sembol ve nişanelerine saygı duyması ve onları korumasıdır. Tevhidin sembolü Kâbe, ümmet olma bilincinin tazelendiği hac, teslimiyetin simgesi kurban, birlik ve beraberliğimizin nişanesi camiler, şehadetleri dinin temeli ezân-ı Muhammedî, kulluğun zirvesi namaz bizi biz yapan İslam’ın şiarlarındandır. Cenâb-ı Hak, وَمَنْ يُعَظِّمْ شَعَٓائِرَ اللّٰهِ فَاِنَّهَا مِنْ تَقْوَى الْقُلُوبِ “Kim Allah’a ait nişanelere saygılı davranırsa, bu kalplerin takvalı olmasındandır.”[1] buyurmuş, bu sembol ve nişaneleri muhafaza etmenin takvamızın bir gereği olduğunu haber vermiştir.
Değerli Müminler
Ahlaki değerlerin, örf ve adetlerin bozulmaya başladığı, kültürel yabancılaşmanın hızla arttığı bir dönemde yaşıyoruz. Bu kültürel yozlaşmalardan birisi de yılbaşı kutlamalarıdır. Oysaki yılbaşı adı altında yapılan eğlencelerin, bu eğlencelerde yer alan sembolik figürlerin, çam ağaçlarının kesilmesinin tarihimizle, kültürümüzle hiçbir alakası yoktur. Yüce dinimiz İslam, bütün kötülüklerin anası olan alkolü, ocakları söndüren, cinayetlerin işlenmesine sebep olan kumarı haram kılmıştır. Kumarın farklı bir çeşidi olan piyango, toto, loto ve bütün şans oyunları da dinimizce haramdır, günahtır.
Kıymetli Müslümanlar!
Toplumlar değerleriyle bilinir, onlarla anılırlar. Değerleriyle yaşar, onlarla ayakta dururlar. Peygamber Efendimiz (s.a.s) bu hususta ümmetini şöyle uyarmaktadır: مَنْ تَشَبَّهَ بِقَوْمٍ فَهُوَ مِنْهُمْ “Kim bir kavme benzerse o da onlardandır.”[2] Öyleyse, bizi biz yapan, bizi ayakta tutan ve en güçlü sığınağımız olan değerlerimize sımsıkı sarılalım. İnancımız, tarihimiz ve kültürümüzle bağdaşmayan batıl örf, adet ve gelenekleri hayatımıza yansıtmayalım. İnancımızın ve karakterimizin şekillendiği ailemizi, göz aydınlığı çocuklarımızı, milletimizin umudu gençlerimizi milli ve manevi değerlerimizle buluşturalım. Yabancı kültürlerin esiri olmamaları için hep birlikte gayret gösterelim. Unutmayalım ki hiçbir millet bir başka toplumun değerleriyle yükselemez. Kültürüne yabancılaşan bir toplum, medeniyet inşa edemez. Tarihini bilmeyenler geleceklerini sağlam bir zemine oturtamaz.
Hutbemi Yüce Rabbimizin şu ayetiyle bitiriyorum: “Sizin dostunuz ancak Allah’tır, Resûlüdür ve Allah’ın emirlerine boyun eğerek namazı kılan, zekâtı veren müminlerdir.”[3]