1 Aralık 2023 Cuma

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Ahmet Hamdi Akseki Camii’nde hutbe irad etti

 

  • Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Ahmet Hamdi Akseki Camii’nde hutbe irad etti
  • Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Ahmet Hamdi Akseki Camii’nde hutbe irad etti
  • Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Ahmet Hamdi Akseki Camii’nde hutbe irad etti
  • Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Ahmet Hamdi Akseki Camii’nde hutbe irad etti
  • Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Ahmet Hamdi Akseki Camii’nde hutbe irad etti

 

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Ankara Ahmet Hamdi Akseki Camii’nde hutbe irad etti, ardından Cuma namazı kıldırdı

Aziz ve muhterem Müslümanlar!

Ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: “Ey insanlar! Biz sizi bir erkek ve bir kadından yarattık. Birbirinizle tanışasınız diye sizi kavimlere, kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı sorumluluklarını en iyi bir şekilde yerine getirenlerinizdir. Şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla bilendir, her şeyden hakkıyla haberdar olandır.”

Hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed Mustafa (s.a.s) şöyle buyurmaktadır: “Allah sizin görünüşlerinize ve mallarınıza bakmaz, kalplerinize ve davranışlarınıza bakar.”

Aziz Müslümanlar!

İnsan, yeryüzünün en değerli varlığıdır. “Biz insanı en güzel bir surette yarattık” ayet-i kerimesiyle bu ifade buyrulmaktadır. Efendimiz (s.a.s.) de insanı eşref-i mahlukat olarak değerlendirmektedir. Yani mahlukatın en şereflisi. Onun bu değeri, dış görünüşünde, malında, mülkünde, şan ve şöhretinde değildir. İnsanın, vahye muhatap olan bir aklı vardır. İyiyi kötüden, hakkı batıldan ayırabilen bir iradesi vardır. Sevgi, şefkat ve merhamet gibi güzel duygularla donatılması gereken bir kalbi vardır. İşte insan, aklını, iradesini ve kalbini, imanın, ibadetlerin ve ahlakın güzellikleriyle donatırsa değerine değer katar, kamil bir insan olur.

Aziz Müslümanlar!

İnsanlık, saygınlığını ve gerçek değerini Peygamber Efendimizden (s.a.s) öğrenmiştir. O, hiç kimseyi, dış görünüşüne, malına, mülküne, makam ve mevkiine göre değerlendirmemiştir. İnsan olması hasebiyle herkese değer vermiş, sevgi, saygı, şefkat ve merhametle davranmıştır. Allah Resûlü (s.a.s) insanları engelli ya da engelsiz diye ayırmamıştır. Engelleri sebebiyle hiç kimseyi dışlamamıştır.

3 Aralık günü Dünya Engelliler Günü… Aslında biz engellilerimizi yılın bir gününe hapsetmiyoruz, yılın her gününde, her anında, her saatinde onlara değer veriyoruz. Engellilerimiz bizim için, Peygamberimiz için çok değerli. Bugün işte hutbemizi onlar için ayırdık.

Peygamber Efendimiz, farklı engel gruplarında yer alan sahabilere yakın ilgi göstermiş, her daim onlara destek olmuştur. Biz böyle bir Peygamberin ümmetiyiz. Birikim ve yeteneklerine göre önemli görevler vermiş, onları topluma kazandırmaya çalışmıştır. Nitekim görme engelli Abdullah b. Ümmü Mektûm’u Medine’de kendi yerine imam olarak vekil bırakmıştır. Aynı zamanda Peygamber Efendimizin müezzinidir. Ortopedik engelli genç sahabi Muaz b. Cebel’i vali olarak tayin etmiştir.

Kardeşlerim!

Dinimize göre engellilik; görememek, konuşamamak, işitememek, yürüyememek değildir. Asıl engellilik; hakkı duymamaktır, hakikati görmemektir, doğruyu söylememektir. Esas engellilik;  kişinin kalbini imandan, gönlünü İslam’dan, söz ve davranışlarını güzel ahlaktan mahrum bırakmasıdır. Asıl engellilik; imkanlarını Allah rızası ve insanlığın faydası için kullanmamasıdır, samimiyetini riyakarlığa feda etmesidir. Hasılı asıl engellilik; insanın, kendi eliyle değerini yitirmesidir.

Kardeşlerim!

Kur'an-ı Kerim gerçek engellileri bakınız bizlere nasıl tanıtıyor; “Onların kalpleri vardır ama anlamazlar, onların gözleri vardır ama görmezler, onların kulakları vardır ama duymazlar, hakikati duymazlar, hakikati görmezler.” Evet, Cenab-ı Hak asıl engellileri böyle tanımlıyor. Azalarıyla, dış görünüşüyle değil, insanı malıyla, mülküyle, makamıyla, mevkisiyle değerlendirmiyor. “İnsan en güzel surette yaratılmıştır.” Hemen sonundaki ayet, “Sonra biz yine insanı aşağıların aşağısı yaptık.” Neden? Allah’ın emirlerini, Resulünün sünnetini görmeyen, kalpleriyle anlamayan, gözleriyle görmeyen, kulaklarıyla işitmeyen o kişiler, ahsen-i takvim, eşref-i mahlukat özelliklerini muhafaza edemedikleri, imandan uzak kaldıkları için onları “aşağıların aşağısına çevirdik” buyuruyor Rabbimiz. Hemen peş peşe gelen iki ayet.

Aziz Kardeşlerim!

İnanç, azim ve gayret hiçbir engel tanımaz. Önemli olan birbirimize engel çıkarmamak, hayatı birbirimize zehir etmemek, zorlaştırmamaktır. Engelli kardeşlerimizin ve ailelerinin hayat mücadelesinde onların yanında olmaktır, onlara yardımcı olmaktır. Onları ziyaret ederek, hal ve hatırlarını sormak, dualarını almaktır. Kendilerine içten ve samimi davranmaktır. Onlara karşı komşuluk ve insani görevlerimizi en güzel bir şekilde yerine getirmektir. Çalışmalarını ve üretmelerini zorlaştıran bütün engelleri ortadan kaldırmaktır. Yollarımızı, sokaklarımızı, binalarımızı, camilerimizi ve hayatın her alanını onların kullanabileceği şekilde planlamaktır.

Biz Diyanet İşleri Başkanlığı olarak özellikle yeni yaptığımız camilerimizde fiziksel engelli, görme engelli kardeşlerimizin camilere rahat bir şekilde girebilmelerini temin edecek bir mimariyi önceliyoruz. Buradan bütün cami yapan mühendis, mimar, cami dernek yöneticileri, onlara sesleniyorum, görevlilerimize, müftülerimize, imamlarımıza her vesileyle zaten talimatlar veriyoruz ama buradan yeniden sesleniyorum, camilerimizde engellilerimizin rahat bir şekilde gelebilecekleri, kadınlarımızın rahat bir şekilde namaz kılabilecekleri imkanları onlar için sağlayalım. Çocuklarımız için, her türlü engelli kardeşimiz için rahat bir şekilde gelebilecek imkanları onlar için sağlayalım. Yollarımızı, sokaklarımızı, binalarımızı ve hayatın her alanını onların kullanabileceği şekilde planlayalım. Peygamber Efendimizin şu hadis-i şerifini kendimize şiar edinelim:  “Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız. Müjdeleyiniz, sevdiriniz,  nefret ettirmeyiniz.”

Kardeşlerim!

Cenab-ı Hak, cumamızı kabul eylesin inşallah. Görüyorsunuz, dünyanın çeşitli yerlerinde zalimler zulümlerine devam ediyor. Sadece Gazze’de, Filistin’de değil, Doğu Türkistan’da, Arakan’da, Hindistan’da, Keşmir’de, Libya’da, Suriye’de, dünyanın pek çok yerinde, doğusunda, batısında. Biz her zaman millet olarak, tarih boyunca zalimin karşısında, mazlumun yanında yer aldık ve kıyamete kadar da bu milletimiz, bizim milletimiz, bu güzel, merhametli, şefkatli örneğini, örnekliğini hep devam ettirecek inşallah. Bunu gençlerimize de aktaracağız. Gençlerimize, çocuklarımıza intikal ettirdiğimiz en güzel hasletimiz bu olacak inşallah. Mazlumun dinine, mezhebine, inancına bakmadan kim olursa olsun, onun yanında, zalimin karşısında yer almak, bizim milletimizin ebedi hasletidir, özelliğidir. Bu ne güzel özellik! Ya Rab, bu özellikten milletimizi mahrum bırakma. Dünyada ne için yaşıyoruz? Hepimiz gitmeyecek miyiz ahirete? Ne götüreceğiz yanımızda? İşte merhametimizi, şefkatimizden kaynaklanan merhametimizi ve mazlumların yanında yer aldığımız o anları götüreceğiz.

Hak ve hukuk tanımayan, vicdan yoksunu, siyonist zalimler, kadın, çocuk, yaşlı, engelli demeden Filistinli kardeşlerimize topyekun bir soykırım gerçekleştiriyor. Bunu her yerde, her zaman, her vesileyle haykırmaya devam edeceğiz inşallah. Ne buyuruyor Peygamber Efendimiz? “Bir kötülük gördüğünüz zaman elinizle düzeltiniz.” Aziz kardeşlerim, bugün elimizden yardım yapmak mı geliyor, tırlar dolusu maddi imkanlar göndermek mi gerekiyor, bugün bu mu gerekiyor, onu yapacağız. Elinden bir şey gelmeyenler, diliyle kötülüğü ortadan kaldırsın. Dilimizle söylemeye devam edeceğiz inşallah. Diliyle söyleyemeyen, işte şu anda bizi burada işitme engelli kardeşlerimiz dinliyorlar. Onlar da kalplerinden nasıl buğz ediyorlar biliyor musunuz? Ben biliyorum onların imanlarını. İşte imanımızdan kaynaklanan buğzumuzu, bu kötülüğü benimsemediğimizi kalbimizle de dünyaya ilan edeceğiz. Peygamberimizin emri, tavsiyesi bu. O yüzden değerli kardeşlerim, bir kötülüğü ortadan kaldırmak, din, dil ve ırk ayrımı olmaksızın bütün insanlığın ortak görevidir. Bugün bizler de bütün ülkemiz genelinde cuma namazından sonra doksan bin camimizde cumanın farzından sonra dünyada zulüm altında inleyen bütün kardeşlerimiz için yüce Rabbimize dua edeceğiz. Duayı küçümsemeyin. Rabbimiz peygamberimize ayetiyle emrediyor; “De ki, dualarınız olmasaydı Rabbim size ne diye değer verecekti ki?” Onun için dualarımızı eksik etmeyelim. Kardeşlerimize, annemize, babamıza, anne babalar çocuklarına her zaman dua ediyoruz. Birbirimize, vatanımıza, milletimize, devletimizin ilelebet payidar olması için her zaman duaya devam edelim. Başta Filistinli kardeşlerimiz olmak üzere bütün mazlumları Cenab-ı Hak inşallah dualarımızla zafere ulaştıracaktır. Farzdan sonra inşallah hep birlikte duamızı yapalım. Öyle ‘amin’ diyelim ki, aminlerimize melekler de katılsın inşallah.”