13 Eylül 2024 Cuma

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, İstanbul’da hutbe irad etti

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, İstanbul’da hutbe irad etti

 

  • Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, İstanbul’da hutbe irad etti
  • Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, İstanbul’da hutbe irad etti
  • Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, İstanbul’da hutbe irad etti
  • Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, İstanbul’da hutbe irad etti
  • Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, İstanbul’da hutbe irad etti
  • Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, İstanbul’da hutbe irad etti
  • Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, İstanbul’da hutbe irad etti
  • Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, İstanbul’da hutbe irad etti
  • Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, İstanbul’da hutbe irad etti
  • Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, İstanbul’da hutbe irad etti

 

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, İstanbul’un Üsküdar ilçesindeki Çilehane Camii’nde hutbe irad etti, ardından Cuma namazını kıldırdı.

“Muhterem Müslümanlar!

Yarın akşam, alemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s.)’in dünyayı teşriflerinin yıl dönümünü idrak edeceğiz inşallah. Bizleri bir kez daha Mevlid-i Nebi’ye ulaştıran Yüce Rabbimize sonsuz hamdüsenalar olsun, ümmeti olmakla şeref bulduğumuz Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa’ya salat ve selam olsun.

Aziz Müslümanlar!

Ayet-i kerimede Cenab-ı Hak şöyle buyurmaktadır: “Allah, müminlere kendi içlerinden bir peygamber göndermekle büyük bir lütufta bulunmuştur. O Peygamber ki, onlara Allah’ın ayetlerini okur, onları günahlardan arındırır, onlara kitabı ve hikmeti öğretir…”

Hadis-i şerifte ise Allah Resulü (s.a.s) şöyle buyurmaktadır: “Bana itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur. Bana isyan eden de Allah’a isyan etmiş olur.”

Muhterem Müslümanlar!

Allah Resulü (s.a.s) yüce bir ahlak üzere yaratılmıştır. O, güzel ahlakı tamamlamak için gönderilmiş son peygamberdir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s), iman, amel ve ahlakın birbirinden ayrılamayacağını; güzel ahlakın, hayatın her alanını kapsaması gerektiğini vurgulamıştır. İnsanın ancak ahlakı ölçüsünde dindar ve iyi bir kul olabileceğini belirtmiştir.

Peygamber Efendimiz (s.a.s), tüm insanlık için en güzel örnektir. Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de; “Şüphesiz sizin için Allah Resulünde en güzel örneklik vardır.” diye Efendimizi (s.a.s.) tanıtmaktadır. İşte ailemize Allah’ın bir emaneti olarak sahip çıkmamız gerektiğini O (s.a.s.) öğütlemiştir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) tüm insanlık için en güzel örnektir. Rabbimize, kendimize, çevremize karşı sorumluluklarımızı O (s.a.s.) hatırlatmıştır. Erdemli, ahlaklı ve onurlu bir hayatın yollarını o göstermiştir. Hak ve hakikati, adalet ve merhameti o öğretmiştir. Kadınlar ve yaşlılar hak ettikleri gerçek saygınlığa onunla ulaşmıştır. Yetim ve öksüzlerin yüzü onunla gülmüştür. Diri diri toprağa gömülen, hor ve hakir görülen kız çocukları onunla hayat bulmuştur.

Aziz Kardeşlerim!

Ne hazindir ki her geçen gün, insani değerlerin ayaklar altına alındığı, masum çocukların acımasızca katledildiği, her türlü kötülüğün açıkça işlendiği bir zamanda yaşıyoruz. Kalpleri kararmış, vicdanları körelmiş zalimlerin kurbanı, nazik ve narin bedenler oluyor. Böylesine bir ortamda Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa Efendimizin (s.a.s) sadece mevlidini anmak ve hatırasını yad etmekle ona karşı sorumluluğumuzu asla yerine getirmiş olamayız. Bugün bize düşen; Allah Resulü (s.a.s)’e hakkıyla tabi olmak, bizlere bıraktığı en büyük miras olan Kur’an-ı Kerim’e ve sünnetine sımsıkı sarılmaktır. Hatırlayalım Peygamber Efendimiz (s.a.s.) Veda Hutbesi’nde; “Size iki şeyi emanet bıraktım. Bu iki şeye sarıldığınız sürece yolunuzu şaşırmazsınız. Bunlardan biri Allah’ın Kitabı diğeri de Resulünün (s.a.s.) sünnetidir.” buyurmaktadır.

Aziz Müminler!

Rabbimiz sevgili Peygamberimizi (s.a.s.), bütün insanlığa şöyle tanıtıyor; “Ey Nebi! Biz seni ancak bir şahit, bir müjdeci, bir uyarıcı olarak gönderdik. O’nun izniyle Allah’ın yoluna davetçi ve etrafını aydınlatan bir kandil olarak gönderdik.” O (s.a.s.) vazifesini en güzel bir şekilde yaptı ve Arafat’ta Veda Hutbesi’nde ashabım, ümmetim, insanlar diye bizlere emanet bıraktı, Kur’an’ı ve sünneti. Eğer bizler O’nun (s.a.s.) bıraktığı yerden o emaneti en güzel bir şekilde omuzlayıp götürebilirsek işte o zaman layıkıyla O’nun (s.a.s.) ümmeti oluruz. Ama bunu yapmazsak vazifemizi yerine getirmemiş oluruz. Bu emaneti hiçbir zaman aklınızdan çıkarmayalım. Bugün bize düşen Allah Resulüne (s.a.s.) hakkıyla tabi olmaktır. Bizlere bıraktığı en büyük miras olan Kur’an-ı Kerim’e ve sünneti seniyyesine sımsıkı sarılmaktır. Bize düşen, başka Narinler’in canice katledilmemesi, başta Gazze olmak üzere dünyanın dört bir yanındaki masumların, çocukların canlarına kıyılmaması için Peygamber Efendimizin (s.a.s) güzel ahlakını ve çağlar üstü mesajlarını insanlıkla buluşturmaktır. Bunun için elimizden ne geliyorsa onu yapmalıyız. Dilimizden ne geliyorsa onu söylemeliyiz, bunu da yapamayan kalbiyle buğz etsin buyuruyor Peygamber Efendimiz (s.a.s.). Barış dini İslam’ın, hayat rehberi Kur’an-ı Kerim’in, rahmet peygamberi Hz. Muhammed Mustafa Efendimizin (s.a.s), insanlığın sığınabileceği tek liman olduğunu ısrarla anlatmaktır bizim vazifemiz. Yeter ki biz Allah yolunda yürüyelim, Allah bize yardım edecektir. Rabbimiz; “Siz Allah’ın dinine yardım ederseniz, Allah da size yardım eder.” buyurmaktadır. Dinimizi ve dini değerlerimizi değil, dindarlığımızı yeniden sorgulamamız lazım. O kutlu Nebi’nin (s.a.s.) sünnet-i seniyyesinin tüm insanlık için bir kurtuluş pusulası ve bir hayat kılavuzu olduğunu unutmamamız lazım. Bunu her vesileyle anlatmamız ve en güzel bir şekilde yaşamamız lazım. İşte o zaman dünyamızda zulüm ve haksızlıklar sona erecek, insanlar güven içinde kardeşçe bir arada yaşayacaktır. Kimse kimsenin canına, malına, namus ve iffetine zarar veremeyecek, masum canlar hayatlarının baharında solmayacaktır.

Efendimizin (s.a.s.) geldiği zamanı bir düşünelim; yeryüzü cehaletin dibine kadar batmıştı, sadece doğduğu yer olan Mekke’de ve çevresinde değil dünyanın her yerinde cehalet diz boyu idi. Allah Resulü Efendimiz (s.a.s.) tıpkı Kur’an’da Rabbimizin kendisine ifade buyurduğu gibi; “Elif lam ra! Bu Kitabı Sana insanları karanlıklardan çıkarasın diye indirdik.” Rabbimiz öyle buyurdu Peygamber Efendimize (s.a.s.) ve Peygamber Efendimiz (s.a.s.) 23 sene içerisinde Allah’ın izniyle dünyada hiçbir beşere nasip olmayacak büyük bir başarıya imza attı. Ve ashab-ı kiramı ondan sonra birkaç sene içerisinde milyon kilometre kare uzaklara Kur’an’ı götürdü, üşenmedi, çekinmedi. Tıpkı bazı Peygamberlerimizin kıssası Kur’an’da anlatılırken; “Sizden bir ücret istemiyorum, benim ücretimi esas verecek olan Allah’tır.” diyerek diyar diyar binlerce kilometre uzaklara Kur’an’ın aydınlığını nasıl yaydılarsa işte bugün daha fazla imkan bizim elimizde. O güne göre daha fazla fırsat bizim elimizde, o gün nasıl başardıysa Müslümanlar, bugün bizler de başaracağız inşallah. Allah’ın rahmetinden umudunuzu kesmeyin, önemli olan nerede durduğumuzdur. Hakkı tutup kaldırmak için hakkın yanında yer almamız ve elimizden geleni elimizle, dilimizden geleni dilimizle yapmamız inşallah bizim kurtuluşumuza vesile olacaktır.

Aziz Müminler!

Her yıl olduğu gibi bu yıl da Mevlid Gecesi’ni içine alan haftayı Mevlid-i Nebi Haftası olarak kutlayacağız. Diyanet İşleri Başkanlığımız bu yıl, Mevlid-i Nebi Haftası temasını “Peygamberimiz ve Şahsiyet İnşası” olarak belirlemiştir. Birkaç hafta boyunca gerçekleştireceğimiz programlarla Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa Efendimizin (s.a.s) örnek hayatını anlamaya ve anlatmaya çalışacağız. Toplumumuzun her kesimine yönelik yapacağımız programlara sizleri bekliyoruz. Bu vesileyle Mevlid-i Nebi Haftamızın aziz milletimize, İslam alemine ve tüm insanlığa hayırlı olmasını Yüce Rabbimden niyaz ediyorum.

Hutbemi Al-i İmran suresi otuz birinci ayetin mealiyle bitiriyorum: “Habibim! De ki: ‘Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.”