Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, “İşgalci siyonist katillerin, tüm dünyanın gözleri önünde fütursuzca işlediği cinayetler, uyguladıkları soykırım, insanlığın merhametten ne kadar uzaklaştığını, nasıl kurak bir iklimden ve karanlık bir çağdan geçtiğini açık bir şekilde göstermektedir.” dedi.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Ankara’da Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş’ın başkanlığında “Değişen Dünyada Diyanet Hizmetlerinin Geleceği” gündemiyle düzenlenen “44. İl Müftüleri İstişare Toplantısı”na katıldı.
Diyanet İşleri Başkanlığı 15 Temmuz Milli İrade Şehit Ali Alıtkan Konferans Salonu’nda gerçekleşen toplantıda konuşan Yılmaz, din adamlarının, ülkenin dört bir yanında İslam’ın rahmet yüklü mesajlarını insanlara ulaştırmanın gayreti içinde olduğunu söyledi.
Teknolojik gelişme ve yapay zeka uygulamalarının hayatı şekillendirdiğini ifade eden Yılmaz, ahlaki ve insani değerlerin aşındığına şahitlik ettiklerini de belirterek, “Dünyadaki güç odakları ve emperyalist birtakım projelerin, birçok alanda tahribat oluşturduğu gibi, dini anlama ve yaşama konusunda da son derece önemli tehditler ortaya koyduğunu hep birlikte görmemiz gerekiyor.” diye konuştu.
Sosyal medyanın da insanları asosyal hale getirdiğini ifade eden Yılmaz, şunları söyledi:
“Maalesef bu durumdan aile yapımız etkileniyor. Aile değerlerinin içinin boşaltılması ve erdemlerin yok sayılması gibi çabaların, tüm insanlığın geleceğini tehdit ettiğini çok daha net bir şekilde görmekteyiz. Çevrimiçi yöntemler, yeri geldiğinde kullanılacak, bunlardan istifade edilecek. Ancak camilerimizin oluşturduğu manevi atmosferi, diğer hiçbir medyanın ikame edemeyeceğini de bilmemiz gerekiyor. Camilerimizin manevi atmosferinden kopuk nesillerin çok daha farklı sıkıntılar yaşayabileceğini görmemiz gerekiyor.”
“Aile, toplumun temel taşıdır”
Yılmaz, milli ve manevi değerleri esas alan bir duruş sergilemenin önemine dikkati çekerek, “Bu kapsamda en temel mücadelemiz, dirençli aile ve toplum mücadelesidir.” dedi.
Her müftüden bulundukları yerlerde aileye yönelik rehberlik çalışmalarına öncelik vermelerini isteyen Yılmaz, “Unutmayalım ki aile, toplumun temel taşıdır. Aile kurumunun yerine ikame edilecek hiçbir sosyal yapı yoktur. Eğer aile çökerse, toplum da çöker. Gençlerimizde zararlı alışkanlıklar ve tehlikeli akımlara karşı bilinç ve farkındalık oluşturmak yine bu açıdan en temel önceliklerden biridir.” ifadesini kullandı.
Dünyada İslam karşıtı büyük bir karalama kampanyası yürütüldüğünü belirten Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:
“İslamofobi adı altında küresel bir nefret dili oluşturuluyor. Maalesef bunu da demokrasiyle, fikir hürriyetiyle perdelemeye çalışıyorlar. Bir şeyin fikir hürriyeti kapsamına girmesi için öncelikle fikir olması lazım. Hakaretin, küfrün fikir hürriyeti olarak ifade edilmesini hiçbir şekilde kabul etmiyoruz. Fikir hürriyeti adı altında kutsallarımıza saldırılması hiçbir şekilde meşru görülemez.”
Yılmaz, nefret dilinin sadece İslam’ı hedef almakla kalmadığını, insanlığın ortak değerlerini, barış, kardeşlik ve hoşgörüyü de tehdit ettiğini bildirdi.
Yılmaz, “Unutmayalım ki İslamofobi sadece bir nefret kampanyası değil, aynı zamanda ayrıştırma, bölme ve çatıştırma projesidir. Bu nedenle sizlerden beklentimiz, toplumsal birlik ve beraberliği güçlendirecek çabalara öncülük etmenizdir. İslam'ın barış, adalet ve merhamet dini olduğunu toplumun her kesimine anlatmak, İslamofobik söylemleri bertaraf edecek şekilde halkımızı bilinçlendirme sorumluluğu sizlerin omuzundadır.” dedi.
“Gereken desteği vereceğiz”
Suriye’deki gelişmeleri de değerlendiren Yılmaz, “Özellikle ırkçılığın, yabancı düşmanlığının körüklendiği, popülist söylemlerin siyaseti egemenliği altına aldığı bir dönemde bu tavırla Türkiye gerçekten insanlığa örnek olmuştur. İnsanlık adına büyük vazife icra etmiştir. Tarihin doğru tarafında durduğumuz, son günlerde yaşadığımız gelişmelerle ortaya çıkmıştır. Sabredenler, zafere kavuşmuşlardır.” dedi.
Suriye’nin farklı bir döneme girdiğini belirten Yılmaz, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Huzurun ve barışın hakim olduğu, farklı din ve mezhep mensuplarıyla farklı etnik grupların yan yana yaşadığı, huzuru, barışı yakalamış bir Suriye arzu ediyoruz. Birileri Suriye’deki insanları yeniden çatıştırmaya gayret edebilirler, buna karşı uyanık olmamız lazım. Hangi dinden, mezhepten, etnik kimlikten olursa olsun Suriye halkının tamamının barış ve huzur içerisinde yaşadığı bir siyasi yapının teşekkülünü temenni ediyoruz. Türkiye olarak da bunun için gayret göstermeye devam edeceğiz.”
Yılmaz, Türk bayrağının Şam Büyükelçiliği'nde dalgalanmasının, bölgede barış ve iş birliğini tesis etme kararlılığının somut örneği olduğunu belirterek, “Bizler, Cumhurbaşkanımızın sıkça ifade ettiği gibi, adaleti sadece kendi milletimiz için değil, tüm mazlumlar için savunmakla mükellefiz. Türkiye Cumhuriyeti olarak yeni dönemde de Suriye halkının yanında olmayı sürdüreceğiz. İhtiyaç duydukları her konuda gereken desteği vereceğiz.” dedi.
“Mazlum Filistin halkının yanındayız”
Gazze ve Batı Şeria’da zulüm altında yaşayan Filistinlilerin de huzurlu, özgür günlere kavuşması temennisinde bulunan Yılmaz, “Türkiye Cumhuriyeti olarak mazlum Filistin halkının yanındayız. Öncelikle ateşkesin sağlanması, insani yardımların kesintisiz bir şekilde ulaşması, ardından siyasi bir süreçle başkenti Doğu Kudüs olan Filistin Devleti altında kardeşlerimizin huzur içerisinde bu haklardan istifade etmesi noktasına gelinceye kadar Türkiye Cumhuriyeti olarak her türlü desteği vermeye devam edeceğiz.” sözlerini sarf etti.
Başkan Erbaş: “Yeryüzü masumlar için bir zindana dönüştürülmektedir”
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş ise açılışta yaptığı konuşmada, dünyanın uzun zamandır güçlü olanın zayıf olanı ezdiği, kan donduran görüntülerin yürekleri parçaladığı bir süreçten geçtiğini ifade ederek, “İnsan onurunu, hukukunu, hatta hayat hakkını hiçe sayan bir anlayış tarafından toplumlar ve ülkeler karanlık bir girdaba sürüklenmektedir. Emperyalist emellerle zulüm ve şiddet körüklenerek yeryüzü masumlar için bir zindana dönüştürülmektedir.” dedi.
“Suriye’de zalimlerin yapmış oldukları zulmün boyutunun ne kadar yükselmiş olduğunu görüyoruz”
Başkan Erbaş, şöyle konuştu:
“Küresel ırkçı emperyalizm, sadece belli bir kesimin çıkarları üzerine inşa ettiği hükümranlığını devam ettirebilmek adına bütün insani değerleri adeta ayaklar altına almaktadır. Bu sebeple nice mazlum diyarlar, adaletsizlik, merhametsizlik, ayrımcılık, açlık, yoksulluk gibi sorunların cenderesinde hayatta kalma mücadelesi vermektedir. Nice masum beldeler, tarihte eşine ender rastlanan vahşetlere, katliamlara, soykırımlara sahne olmaktadır. İşte Filistin’i, Gazze’yi görüyoruz. Suriye’nin son durumda zalimlerin yapmış oldukları o zulümlerin adeta hangi aşamalara çıkmış olduğunu, zulmün boyutunun ne kadar yükselmiş olduğunu görüyoruz. İşgalci siyonist katillerin, tüm dünyanın gözleri önünde fütursuzca işlediği cinayetler, uyguladıkları soykırım, insanlığın merhametten ne kadar uzaklaştığını, nasıl kurak bir iklimden ve karanlık bir çağdan geçtiğini açık bir şekilde göstermektedir.”
“İnsanlık, tam anlamıyla bir ahlak ve medeniyet krizi yaşıyor”
Bugün insanlığın en büyük sorununun varoluşun hikmetini kaybetmesinden ve hayatın anlamının unutulmasından kaynaklandığına dikkati çeken Başkan Erbaş, “Bilginin, bilimin ve teknolojinin, zihinleri işgal etme, toplumları ifsat etme ve toprakları istila etme aracı haline getirilmiş olmasıdır. İnsanlığın en temel ihtiyacı olan güven, adalet ve merhametten uzaklaşılmış olmasıdır. Bu sebeple yaşadığımız çağ, bilim, teknik ve zenginlik bakımından elde edilen devasa imkanlara rağmen, insani, vicdani ve manevi açıdan derin krizlere sahne olmaktadır. İnsanlık, tam anlamıyla bir ahlak ve medeniyet krizi yaşamaktadır.” diye konuştu.
“Bugün dünya, büyük bir değişim sürecinin sancılarını yaşamaktadır”
Başkan Erbaş, son birkaç asırdır yaşanan sorunlardan en fazla Müslümanlar etkilense de gelinen noktada bütün insanlığı bunalttığını belirterek, “Müreffeh olduğu söylenen toplumlar bile dünyanın mevcut gidişatından endişe duymaktadır. Yıllardır devam eden savaş, işgal, göç gibi sorunlar ve sosyal, kültürel, siyasi, iktisadi krizler, dünyada yeni bir dönemin kapılarını zorlamaktadır. Yüzyılı aşkın bir süredir dünyaya egemen olan zihniyetin, insanlık için güzel bir gelecek vadetmediği ortadadır. Dolayısıyla bugün dünya, büyük bir değişim sürecinin sancılarını yaşamaktadır.” ifadelerini kullandı.
“Müslümanların anlamsız tartışmaları terk edip vahdet bilinciyle güçlü politikalar üretmesi gerekli”
İslam’ın inanca, bilgiye, bilince ve güzel ahlaka dayalı hayat tasavvurunun, bütün insanlığın kurtuluş reçetesi olacağına işaret eden Başkan Erbaş, sözlerine şöyle devam etti:
“14 asır önce insanlık İslam’ın hayat veren ilkelerine ne kadar muhtaçsa günümüzde ondan daha fazla muhtaçtır ve bu ihtiyaç kıyamete kadar devam edecektir. Çünkü hak-batıl mücadelesi, iyilerin kötülerle imtihanı kıyamete kadar sürecektir. Bunun için Müslümanların öncelikle ezilmişlik duygusundan sıyrılarak cesaret ve özgüven ile imkanlarını seferber etmesi gerekir. Anlamsız tartışmaları terk ederek vahdet bilinciyle güçlü politikalar üretmesi gerekir. Fitne ve tefrika tuzaklarını boşa çıkartarak tüm insanlığa bir inşirah kapısı açması gerekir. Aksi halde başta İslam beldeleri olmak üzere tüm mazlum coğrafyalar, daha çok sıkıntı çekecek ve akıl almaz insanlık dışı muamelelere maruz kalmaya devam edecektir. İnsanlık, emperyalizmin küresel ifsat politikaları altında ezilmeye mahkum olacaktır.”
“Bütün gayretimizi aydınlık bir gelecek inşası için teksif etmek zorundayız”
Başkan Erbaş, yaşanan sıkıntılar karşısında Diyanet İşleri Başkanlığına önemli görevlerin düştüğünü dile getirerek, “Diyanet İşleri Başkanlığı mensupları olarak omuzlarımızdaki bu asil görevin sorumluluğuyla hareket etmek zorundayız. İslam’ın vahdet mefkuresini gerçekleştirmek için gece gündüz demeden var gücümüzle çalışmak zorundayız. Bütün gayretimizi, kendi inanç ve medeniyet değerlerimiz ekseninde aydınlık bir gelecek inşası için teksif etmek zorundayız. Nesillerimizi ve tüm insanlığı İslam’ın hayat veren hakikatleriyle buluşturmak adına yaptığımız faaliyetleri, hizmetleri ve çalışmaları daha sistemli, düzenli ve organize bir hale getirmek durumundayız. İnanıyorum ki azim ve kararlılıkla yapacağımız çalışmalar, Allah’ın izni ve inayetiyle bizleri bu kutlu ideale mutlaka ve mutlaka ulaştıracaktır.” şeklinde konuştu.
Toplumun ilgi, eğilim ve beklentilerine uygun yeni yöntemlerin geliştirilmesinin elzem hale geldiğini söyleyen Başkan Erbaş, “Bu noktada öncelikle yapılması gereken, bir taraftan toplumsal dönüşümün saiklerini iyi okuyup hem bugüne hem de geleceğe dair olası etkilerini doğru bir şekilde analiz etmek, diğer taraftan da yeni şartlara uygun ve yeni ihtiyaçları gözeten bir yaklaşımla yeni bir hizmet perspektifi geliştirmektir. Açıkça ifade edeyim ki Diyanet İşleri Başkanlığımız, bu konu üzerinde hassasiyetle durmaktadır, yoğun bir gayretle çalışmaktadır. Hizmetlerini, çağın gerçekliklerini dikkate alan bir yaklaşımla her geçen gün daha ileri noktaya taşımanın mücadelesini vermektedir.” dedi.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, “Belgelerle Diyanet İşleri Başkanlığı” adlı sergiyi gezdi
44. İl Müftüleri İstişare Toplantısı için geldiği Diyanet İşleri Başkanlığı’nda “Belgelerle Diyanet İşleri Başkanlığı” adlı sergiyi gezen Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş’tan da sergide yer alan belge ve eserlere ilişkin bilgi aldı.
Üç gün sürecek toplantının açılış programına, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanı Prof. Dr. Abdurrahman Haçkalı, Başkan Yardımcıları Doç. Dr. Selim Argun, Prof. Dr. Huriye Martı, Doç. Dr. Burhan İşliyen, Prof. Dr. Hilmi Karslı, Kadir Dinç ile Başkanlığın üst düzey yöneticileri de katıldı.