20 Aralık 2024 Cuma

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Ayasofya Camii’nde hutbe irad etti

 

  • Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Ayasofya Camii’nde hutbe irad etti
  • Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Ayasofya Camii’nde hutbe irad etti
  • Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Ayasofya Camii’nde hutbe irad etti
  • Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Ayasofya Camii’nde hutbe irad etti
  • Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Ayasofya Camii’nde hutbe irad etti
  • Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Ayasofya Camii’nde hutbe irad etti
  • Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Ayasofya Camii’nde hutbe irad etti
  • Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Ayasofya Camii’nde hutbe irad etti
  • Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Ayasofya Camii’nde hutbe irad etti
  • Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Ayasofya Camii’nde hutbe irad etti
  • Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Ayasofya Camii’nde hutbe irad etti
  • Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Ayasofya Camii’nde hutbe irad etti

 

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi’nde hutbe irad etti, ardından Cuma namazını kıldırdı.

Bu mübarek Cuma vaktinde, bu muhteşem şehirde, bu kutlu mabedin kubbesi altında bizleri buluşturan yüce Rabbimize sonsuz hamdüsenalar olsun.

Bu mübarek şehrin fethini müjdeleyen Rasul-i Zişan Efendimize (s.a.s.) sonsuz salat ve selam olsun.

İstanbul’un surlarında yeni bir çağın kapılarını açan Fatih Sultan Mehmet Han’a selam olsun. Kur’an ve sünnetin rehberliğinde nice Fatihler yetiştiren alimlere, Molla Güranilere, Molla Fenarilere, Akşemsettin Hazretlerine selam olsun.

Adaletin sancağını İstanbul’un burçlarına dikme şerefine nail olan Ulubatlı Hasan’a, geçmişten günümüze, serhat boylarında insanlığın harim-i ismetini korumak için göğsünü zalimlere siper eden yiğitlere, bu kutlu davanın Mehmetçiklerine selam olsun.

Fatih’in emaneti, fetihler sembolü Ayasofya’dan yeryüzündeki tüm Müslümanlara selam olsun.

Vahyin kalbi Mekke-i Mükerreme’ye selam olsun, medeniyetin beşiği Medine-i Münevvere’ye selam olsun. Nebiler emaneti Kudüs’e, iman ve izzet beldesi Gazze’ye, Filistin’e selam olsun. Alimler, arifler ve erenler diyarı Buhara’ya, Taşkent’e, Semerkand’a selam olsun.

Selam olsun Saraybosna’ya, Kurtuba’ya, Bağdat’a, Kahire’ye, Sana’ya… Selam olsun hürriyet ateşiyle tutuşan Halep’e, Humus’a, Hama’ya... Selam olsun bağrında Kudüs fatihi Selahaddin-i Eyyubi’yi, Müezzin-i Resul Bilal-i Habeşi’yi, cihat meydanlarındaki kahramanlıkları vesilesiyle Peygamberimizin (s.a.s.) kendisine ‘Seyfullah’ yani Allah’ın kılıcı ismini verdiği Şam Fatihi Halid bin Velid’i misafir eden ve şimdi yeni bir hayata başlayan bütün Şam diyarına selam olsun. Türkistan’dan Batı Sahra’ya, Keşmir’den Balkanlar’a tüm İslam beldelerine selam olsun.

Aziz Kardeşlerim!

Asırlarca din-i Mübin-i İslam’a hizmet eden kahraman ecdadımız, hüküm sürdüğü her dönemde, elini uzattığı her yerde, adaletin, merhametin, hukukun ve iyiliğin sancaktarı olmuştur. Her daim hakkın, hakikatin ve mazlumun yanında, zalimin karşısında durmuştur. Ancak, Devlet-i Aliyye tarih sahnesinden çekildiğinden beri dünya, güçlü olanın zayıfı ezdiği bir yer haline gelmiştir. Bilhassa zayıflar, mazlumlar ve masumlar için korkunç bir zindana dönüşmüştür. Bugün zalim işgalciler tarafından Filistin’de, Gazze’de yapılanlar, insanlığın merhametten ne kadar uzaklaştığını, nasıl kurak bir iklimden ve karanlık bir çağdan geçtiğini gözler önüne sermektedir. Dünya, bir inkişaf, bir inkılap beklemektedir. İnsanlık, yeni bir çağın kapılarını açacak fatihler beklemektedir.

Aziz Kardeşlerim!

Şimdi zaman, iman ve azimle yeryüzünün merhamete dönüşüne rehberlik etme zamanıdır. Bilgi ve hikmetle yeni bir medeniyet inşa etme zamanıdır. İslam medeniyetinin unutulmuş yönlerini ihya etme zamanıdır. Kötülüklerle kuşatılan bu çağı, umut, dua ve gayretle çalışarak iyiliklerle buluşturma zamanıdır. Yüce Rabbimizin; “İyilik ve takvada yardımlaşın. Kötülükte, günahta ve düşmanlıkta yardımlaşmayın.” emrini en titiz bir şekilde yerine getirme zamanıdır. İnanıyorum ki böyle bir dönemde Müslümanlar, insanlığa inşirah getirecek bir nefes, bir fikir, bir yol, bir ufuk ortaya koyduklarında bütün dünyada karşılık bulacaktır. İslam’ın şaşmaz hakikatleri, adaleti, şefkati ve merhameti, tüm insanlığa ab-ı hayat olacaktır inşallah.

Kardeşlerim!

Tarih şahittir ki hiçbir zulüm ebedi kalmamıştır ve bundan sonrada ebedi olarak devam etmeyecektir. Hak gelmiş, batıl zail olmuştur. Yüce Rabbimiz, Kur’an-ı Kerim’de; “Biz, bu galibiyet ve mağlubiyet günlerini insanlar arasında döndürür dururuz. Allah, gerçekten iman edenleri ortaya çıkarmak ve sizden şahitler/şehitler edinmek için böyle yapar. Yoksa Allah, zalimleri sevmez.” Buyurmaktadır. Hiç şüphesiz, içinden geçtiğimiz bu dönüşümün neticesinde yine Müslümanlar kazanacak ve yeryüzünde İslam’ın sedası yankılanmaya devam edecektir inşallah. Çünkü İstanbul’un fethini müjdeleyen Hz. Muhammed Mustafa aleyhisselatu vesselam Efendimiz (s.a.s.); “İslam yücedir ve ondan yüce hiçbir şey yoktur.” buyurmaktadır. Evet, İslam üstündür ve Müslümanlar mutlaka galip gelecektir. Onun için şairin ifadesiyle bu kutlu mabetten diyoruz ki; “Yarın elbet bizim, elbet bizimdir. Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir.” İstiklal marşımızda da şu mısralarla milletimize büyük bir umut aşılanmaktadır; “Arkadaş yurduma alçakları uğratma sakın. Siper et gövdeni dursun bu hayasızca akın. Doğacaktır sana vadettiği günler Hakk’ın. Kim bilir belki yarın belki yarından da yakın.”

Aziz Kardeşlerim!

Biz Müslümanlara düşen, bu inanç ve anlayışla Kur’an’ın evrensel mesajını, Peygamber Efendimizin (s.a.s.) örnek hayatını, medeniyetimizin iyilik mefkuresini insanlığın idrakine yeniden sunmaktır. Vahdet bilinciyle birlik-beraberlik içinde hareket ederek merhamet medeniyetinin yeniden inşası için bütün İslam aleminin azim ve gayretle çalışmasıdır. Asla umutsuzluğa kapılmadan, fitne ve tefrika ateşine düşmeden, yılmadan, yorulmadan mücadeleye devam etmektir.

Bu ideal uğrunda ortaya konacak bütün gayretleri, katından bir rahmetle bereketlendirmesini ve zulmün yok olduğu, yeryüzünün huzurla, barışla, adaletle dolduğu günleri görmeyi bizlere nasip ve müyesser kılmasını yüce Rabbimizden niyaz ediyorum.

Muhterem Müslümanlar!

2024 yılı bitip 2025 yılına girerken önümüzdeki günlerde toplumumuzda değerlerimizle bağdaşmayan bazı davranış ve etkinliklerle ilgili bütün Müslümanlara bazı nasihatlerde bulunmak istiyorum:

Milletleri güçlü kılan, onları emin adımlarla geleceğe taşıyan temel unsur; milli ve manevi değerlerine bağlı kalmalarıdır. Kendi değerlerinin yerine başkalarının değerlerini, kendi sembollerinin yerine başkalarının sembollerini benimseyen milletler ayakta duramazlar. Kendi medeniyetini unutup yabancı kültürlerin etkisi altına giren toplumlar; tarihlerini, dillerini, dinlerini ve kimliklerini kaybederler. Nitekim Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa aleyhisselatu vesselam Efendimiz (s.a.s); “Kim bir kavme benzerse o da onlardandır.” uyarısı yapmakta ve bu uyarı hepimiz için önem arz etmektedir. Bu sebepledir ki, dinimiz ve medeniyetimizle hiçbir bağı olmayan, İslam dışı geleneklerden kalan figürlere özenmek, onlar gibi giyinmek, onlar gibi davranmak, inancımıza aykırıdır, yanlıştır. İşin en mantıksız tarafı ise insanları hak ve hakikate davet eden bir Peygamberin doğumu, onun getirdiği değerlere aykırı olarak bazı aslı, esası olmayan isimlendirmeler bağlamında kutlanmak istenmesidir. Dolayısıyla helal haram ölçülerine riayet edilmeyen ve mahremiyet sınırlarını aşan her türlü eğlence ve davranış, inancımıza aykırıdır, günahtır. Ayrıca hangi sebeple olursa olsun, masumları katledenlere destek verenlerin sattıkları ürünlerle hediyeleşmek, Gazze şehitleri ve bu toprakları bize vatan kılan bütün şehitlerimizin kemiklerini sızlatacak kadar ağır bir vebaldir. Şu hususu da asla unutmayalım ki, kötülüklerin anası olan alkolü, ocakları söndüren kumarı, aile ve toplumu temelinden sarsan zinayı, eşcinselliği, aklı ve iradeyi devre dışı bırakan uyuşturucu maddeleri, mutsuzluktan başka getirisi olmayan piyango ve diğer şans oyunları gibi haramları, yılbaşı kutlamaları da dahil hiçbir eğlence ve kutlama helal ve meşru hale getiremez.

Kardeşlerim!

Müslümanların, değerleri ve inançlarıyla uyuşmayan söz konusu yanlışlara düşmelerinin sebebi; dünyevileşmeleridir, ilahi ölçülerden uzaklaşmalarıdır. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) bu hususta bizleri şöyle uyarmaktadır; “İçinizden öyleleri olacak ki, önceki kavimlerin adetlerini karış karış, arşın arşın takip edecekler. Hatta onlar bir kertenkele deliğine girseler bile peşlerinden oraya girecekler.”

Öyleyse aziz kardeşlerim, bizi biz yapan ve bizi ayakta tutan değerlerimize sımsıkı sarılalım. Dinimizde asla yeri olmayan batıl inançlardan, yanlış tutum ve davranışlardan kendimizi, ailemizi, gençlerimizi koruyalım. Unutmayalım ki, Allah ve Resul’üne her haliyle tabi olanlar; dünyada huzura, ahirette de ebedi kurtuluşa ulaşacaklardır.