25 Nisan 2025 Cuma

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Adana’da hutbe irad etti

 

  • Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Adana’da hutbe irad etti
  • Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Adana’da hutbe irad etti
  • Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Adana’da hutbe irad etti
  • Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Adana’da hutbe irad etti
  • Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Adana’da hutbe irad etti
  • Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Adana’da hutbe irad etti
  • Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Adana’da hutbe irad etti
  • Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Adana’da hutbe irad etti

 

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Adana Sabancı Merkez Camii’nde hutbe irad etti, ardından Cuma namazını kıldırdı

Cumanız mübarek olsun Aziz Müslümanlar.

Sizleri Adana Sabancı Merkez Camii’nin minberinden selamlıyorum. Allah’ın selamı, rahmeti, mağfireti, bereketi, ikramı, ihsanı hepinizin üzerine olsun.

Aziz Kardeşlerim!

Bir gün Sevgili Peygamberimiz, Hatemü’l Enbiya Hz. Muhammed Mustafa Efendimiz (s.a.s) ashabıyla sohbet ederken yanlarından güçlü ve heybetli bir adam geçti. Adamın bu görüntüsünden etkilenen sahabeden bazıları, “Ey Allah’ın Resûlü! Keşke bu adam, gücünü Allah yolunda kullansa!” dediler. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyurdu: “Eğer bu kişi, ailesinin ve çocuklarının geçimini sağlamak için çalışıyorsa, Allah yolundadır. Anne ve babasının ihtiyaçlarını gidermek için çalışıyorsa, Allah yolundadır. Kendi izzet ve onurunu korumak için çalışıyorsa yine Allah yolundadır.”

Aziz Müslümanlar!

Yüce dinimiz İslam, kişinin; Allah’ın emirlerine ve yasaklarına riayet ederek kendisinin ve ailesinin rızkını helal ve meşru yollardan temin etmesini, kimseye yük olmadan çalışmasını bir ibadet olarak değerlendirmiştir. El emeğini ve alın terini mukaddes kabul etmiştir. Tembelliği, miskinliği, dilenmeyi, zamanı ve hayatı israf etmeyi ise yasaklamıştır. Cenab-ı Hak, Kur’an-ı Kerim’de Necm Suresi’nde, “İnsan için ancak ve ancak çalıştığının karşılığı vardır ve çalıştığını da mutlaka görecektir.” buyurarak bizlere; dünya ve ahiret huzurunu elde etmek için çalışmayı, helal, meşru bir işte gayret göstererek çalışmayı emretmiştir.

Kıymetli Müslümanlar!

Dinimiz, kazancın helal olması kadar, kazanç yollarının meşru olmasına da önem vermektedir. Bu sebeple; çalışmanın, işyeri açmanın, kazanç elde etmenin belli kuralları ve adabı vardır. Allah’ın haram kıldığı şeylerin alınıp satılması caiz değildir, meşru değildir. Dolayısıyla Müslüman; akıl ve iradeyi yok eden, kazaların yaşanmasına, cinayetlerin işlenmesine sebep olan alkolü üretemez, alamaz, satamaz, kullanamaz ve kullanılmasına aracılık yapamaz, katkıda bulunamaz. Yuvaları dağıtan, toplumsal hayatta kapanmaz yaralar açan kumarı oynayamaz, oynatamaz ve oynanmasına imkan sağlayamaz. Hepsi haramdır. Malın ve ömrün bereketini götüren, emeğin ve alın terinin düşmanı olan faizi alamaz, veremez, ona aracılık yapamaz, haramdır. Toplumsal barışı bozan karaborsacılık, tefecilik ve stokçuluk gibi haramları işleyemez, bunlardan kazanç elde edemez, helal değildir.

Aziz Kardeşlerim!

İslam’a göre işçi olmanın da bir takım sorumlulukları vardır. İşçi; rızkını temin ettiği işyerini ve orada bulunan malzemeleri bir emanet olarak bilmeli, emanet bilinciyle gözü gibi korumalıdır, onlara asla zarar vermemelidir. İşyerindeki hiçbir eşyayı şahsi ihtiyaçları için kullanmamalı, özel bilgileri başkalarıyla paylaşmamalıdır, bu bir emanettir. İşçi; çalışma saatlerine riayet etmeli, işini aksatmamalıdır. Beraber çalıştığı arkadaşlarına karşı saygılı olmalı, onların haklarını kendi hakkı gibi gözetmeli, onlara zarar verecek davranışlardan şiddetle kaçınmalıdır.

Önümüzdeki 1 Mayıs İşçi Bayramı’dır ya, işte bilinçli, şuurlu, düşünceli işçi kardeşlerimiz bu hakikatleri, İslam’ın birer ölçüsü olan, birer ilkesi olan bu hakikatleri birbirlerine hatırlatmalıdır.

Aziz Kardeşlerim!

İslam, sadece işçiye değil işverene de birçok vazife yüklemiştir. İşveren; Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in, “Çalışana ücretini, teri kurumadan verin.” uyarısını dikkate alarak işçiye hakkını tam ve zamanında vermekle yükümlüdür. Dolayısıyla işveren; ucuz iş gücü adına, işçiyi; ağır şartlarda, az bir ücretle çalıştıramaz, onu sosyal haklarından mahrum bırakamaz.

İşveren, aynı zamanda işçinin insani ihtiyaç ve haklarını kullanmasını sağlamakla sorumludur. Bu sebepledir ki, işveren; Cenab-ı Hakk’ın, “Namaz, müminler için vakitleri belirlenmiş farz bir ibadettir.” ayet-i kerimesini apaçık okuyorken, bu ayet-i kerime apaçık ortadayken, işçinin; beş vakit namaz ve Cuma namazını vaktinde eda etmesine; oruç tutmasına; Allah’ın emri, müminin süsü olan tesettürü kuşanmasına engel olamaz. Zaman zaman duyumlar alıyoruz. Bazı iş yerlerinde bu tür, ibadetlerini, Allah’ın emirlerini yerine getiren kardeşlerimize engel olan bazı iş yerleri, işverenlerle ilgili duyumlar geliyor, buna hakkı yoktur. Ayrıca işveren, işçinin; dinlenme saatlerini, haftalık veya yıllık izinlerini kullanmasını da kısıtlayamaz.

İşveren; Yüce Rabbimizin, “Heva ve hevesinize kapılıp adaletten sapmayın” emrine uyarak işçinin, hak ve hukukunu da korumakla mükelleftir. Bu nedenledir ki, işçiye, sistematik bir baskı uygulayamaz. Onun; onur ve iffetini, şeref ve haysiyetini zedeleyecek söz, tutum ve davranışlarda bulunamaz. Onu, haksız şekilde işten çıkaramaz, ailesini ve çocuklarını mağdur edemez.

İşveren; işyerinin güvenliğinin sağlanmasından, işçinin sağlıklı bir iş ortamında çalışmasından da mesuldür. Hiçbir işçi; canının tehlikeye gireceği, akıl, beden ve ruh sağlığının bozulacağı bir işte istihdam edilemez. Nitekim Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s)’in uyarısı gayet açıktır: “Kim insanlara zarar verirse Allah da ona zarar verir. Kim insanlara zorluk çıkarırsa, Allah da ona zorluk çıkarır.” İşte Efendimiz (s.a.s.) böyle buyurarak işverenleri uyarmaktadır.

Aziz Müslümanlar!

Allah katında işçi ya da işveren olmanın kendi aralarında bir üstünlüğü yoktur. Rabbimiz bu hakikati Kur’an-ı Kerim’de böyle ifade buyurmaktadır; “Allah katında en üstün olanınız, takvaca üstün olanınızdır” buyurmaktadır. Allah’ın emirlerini kim en güzel bir şekilde yerine getirirse, yasaklarından kim titizlikle kaçınırsa Allah katında en üstün olan odur. Üstünlük, takvadadır. O’nun emirlerini yerine getirmek, yasaklarından kaçınmak, işte takva budur, üstünlük şartı budur. Öyleyse, Rabbimizin rızasını, adaleti, hakkaniyeti, dürüstlüğü ve gönül kazanmayı tüm kazançların üstünde görelim aziz kardeşlerim. Diğer kazançlar gelip geçicidir ama bunlar kalıcıdır. Peygamber Efendimiz, “Dünya ahiretin tarlasıdır.” buyuruyor.  Yanımızda bunları götüreceğiz. Ahiret azığımız ibadetlerimiz, iyiliklerimiz, infaklarımız, hakka, hukuka riayet edişimiz olacak. Unutmayalım ki, huzur ve mutluluk; sadece tüketmek ve bitirmekte değil, paylaşmakta ve kanaat göstermektedir. Bunun için Kur’an-ı Kerim’de 250 kadar ayette, insanların birbirleriyle paylaşması, dayanışması, yardımlaşması bizlere hatırlatılmaktadır. İnfak, ihsan, ikram, iyilik, birr kavramları ile bu hatırlatmakla yapılmaktadır. “İyilikte ve takvada yardımlaşınız. Kötülükte, günahta ve düşmanlıkta yardımlaşmayınız” buyurarak Rabbimiz bizim kendi aramızdaki huzura, birliğe, beraberliğe kavuşmamızın yollarını göstermektedir.

Aziz Kardeşlerim!

Hutbemi Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa Efendimizin (s.a.s) şu hadis-i şerifiyle bitiriyorum: “Hiç kimse Allah’ın kendisine takdir ettiği rızkı er ya da geç elde etmeden ölmeyecektir. Öyleyse Allah’tan hakkıyla sakının ve rızkınızı güzel, helal yollardan isteyin. Helal olanı alın. Haramdan kaçının.”