Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Edirne Eski Camii’nde hutbe irad etti, ardından Cuma namazı kıldırdı.
Aziz Kardeşlerim!
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s)’in “hürmete layık” olarak zikrettiği Muharrem ayının içerisindeyiz. Yarın 10 Muharrem Aşure günü. Başlarımızın tacı, gönüllerimizin ilacı, gözümüzün nuru Hz. Muhammed (s.a.s), “Ramazan’dan sonra tutulan en faziletli oruç, Allah’ın ayı olan Muharrem ayında tutulan oruçtur.” buyurmuş, Aşure gününün bir gün öncesi ya da bir gün sonrasıyla iki gün oruçlu geçirmeyi bizlere tavsiye etmiştir.
Kardeşlerim!
Hicri yılın başlangıcı olan Muharrem ayıyla bizler; Rabbimizin emir ve yasaklarına hakkıyla riayet etmeyi, Allah Resul’ü Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s)’in güzel ahlakını kuşanmayı bir kez daha hatırlarız. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s), tüm insanlığa gönderilen bir rahmet elçisidir. O Rabbimizin tanımıyla “Biz seni ancak ve ancak alemlere rahmet olarak gönderdik” ayet-i kerimesiyle tanımlanan Peygamberin Efendisidir.
Bizler hürmet, sevgi ve nezaket gibi erdemleri şiar edinmeyi; kin, düşmanlık ve haset gibi kötü duygu ve düşüncelerden arınmayı o Kutlu Nebi’den öğrendik. İnsana saygı duymayı, kutsala saldırmamayı, toplumda fitne ve fesat çıkarmamayı; yetimlerin ve mazlumların yüzünü güldürmeyi, kadınlara ve çocuklara hak ettikleri değeri vermeyi bize O öğretti. Alemlere rahmet olarak gönderilen Hatemül Enbiya Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s) Efendimiz (s.a.s.) öğretti.
Aziz Müslümanlar!
Bugün bize düşen; Peygamberimiz (s.a.s)’in sünnet-i seniyyesine sımsıkı sarılmak, onu herkesten ve her şeyden daha çok sevmektir. Ona hürmet ve saygı göstermenin; Rabbimizin emri ve imanımızın bir gereği olduğunu bilmektir. “Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılın, bölünüp parçalanmayın.” ayetine gönülden bağlı kalmaktır. İstiklal Marşı şairimizin ifade ettiği gibi "Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez; toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez.” mısralarında dile getirildiği gibi bu ayet-i kerimenin hikmetine uygun bir şekilde hareket ederek birlik, beraberlik ve barış içerisinde yaşamaktır.
Aziz Müslümanlar!
Birlik ve beraberliğimize zarar verecek her türlü söz, tutum ve davranıştan uzak durmalıyız. İnancımıza, değerlerimize, kutsallarımıza saldıran dahili ve harici şer odaklarına karşı uyanık olmamız gerekir. Fitneye, tefrikaya düşmememiz gerekir. Allah Resulünün (s.a.s.) güzel ahlakına sarılmamız ve çocuklarımız ile gençlerimizi ona göre yetiştirmemiz icap etmektedir.
Muhterem Müminler!
Aşura günü bizlere, Allah Resulü Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s)’in “Benim dünyadaki çiçeğim, reyhanım.” dediği sevgili torunu Hz. Hüseyin Efendimiz ve yetmişi aşkın Müslümanın Kerbela’da şehit edildiği üzücü hadiseyi de bizlere hatırlatır. Ne yazık ki bugün Müslümanlar; bu olaydan gerekli dersleri çıkarmadıkları, din kardeşliği ve ümmet bilinciyle hareket etmedikleri için İslam ve insanlık düşmanı zalimler, başta Gazze olmak üzere birçok yerde zulümlerini sürdürmektedir.
Onların zulmü güçlü olduklarından değil, İslam aleminin dağınıklığından ve parçalanmışlıklarından kaynaklanmaktadır. Bizim gücümüz, kuvvetimiz birlik ve beraberliğimizdedir.
Aziz Kardeşlerim!
Böyle bir ortamda bize düşen; geçmişe ibretle, geleceğe ferasetle bakmaktır. İslam’ın hayat veren ilkelerine sımsıkı sarılmaktır. Kur’an’a ve Peygamber Efendimiz (s.a.s.), başlarımızın tacı, gönüllerimizin ilacı Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s)’e yapılan çirkin saldırılara karşı yekvücut olmaktır. Onun ahlakıyla ahlaklanmak ve Peygamber Efendimizin (s.a.s.) sünnetine ve Kur’an’ın değerlerine daha çok sarılarak cevap vermeliyiz. Çocuklarımızı gençlerimizi, Kur’ani ve Peygamberi bir hayata daha çok yönlendirerek cevap vermektir.
“Birbirinizle ilgi ve alakayı kesmeyin, birbirinize sırt çevirmeyin, birbirinize kin beslemeyin, birbirinize haset etmeyin. Ey Allah’ın kulları! Kardeş olun.” Onun bu hadisini esas alarak kardeşliğimizi daha da pekiştirmektir bizim vazifemiz.
“Düşmanlarınıza karşı gücünüz yettiği kadar hazırlık yapın, kuvvet hazırlayın.” ayet-i kerimesine uyarak başta ilim, bilim ve teknoloji olmak üzere maddi ve manevi her alanda güçlü olmaktır. Bizim vazifemiz tıpkı ecdadımız gibi.
Aziz Kardeşlerim!
Bu vesileyle serdar-ı şüheda Hz. Hüseyin Efendimiz başta olmak üzere hak ve hakikat yolunda, mukaddes değerler uğrunda canlarını feda eden bütün şehitlerimizi rahmet, minnet ve hürmetle yad ediyoruz.
Aziz Müslümanlar!
Bir süredir orman yangınlarıyla topyekun mücadele ediyoruz. Maalesef, ciğerlerimiz yanıyor. Ormanlarımız başta olmak üzere açık alanlarda yangınlara sebep olacak davranışlardan uzak duralım. Ülkemizin her yerinde, her köyünde, yaylasında her piknik alanında sesimizin ulaştığı kardeşlerime sesleniyorum. Dikkatli olalım. Ormanlarımızın yanmasına, yok olmasına sebep olan yangınların çıkmasına müsaade etmeyelim. Yetkililerin ikazlarına uyalım. Yüce Rabbim, ülkemizi ve milletimizi bütün afet ve felaketlerden muhafaza eylesin. Ülkemizin her yerinde meydana gelen yangınların söndürülmesi için canla başla çalışan kardeşlerimizi kolaylıklar ihsan eylesin inşallah.
Hutbemi, Enfal suresinin 46. ayetinin mealiyle bitiriyorum: “Allah’a ve Resulüne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin. Sonra gevşersiniz, gücünüz, devletiniz elden gider. Sabırlı olun. Allah sabredenlerle beraberdir.”